30 Aralık 2009 Çarşamba

İran Azerbaycanlısı Aktivist Cengiz Bahtaver İşyerinde Ölü Bulundu

Güney Sesi: İran'daki Azerbaycanlıların önde gelen siyasi aktivistlerinden Cengiz Bahtaver, 27 Aralık Pazar günü Tebriz'deki işyerinde ölü bulundu. 52 yaşındaki Bahtaver, kültürel ve politik çalışmaları nedeniyle İran güvenlik güçleri tarafından defalarca gözaltına alınmış ve çeşitli cezalara çarptırılmıştı.

Aktivistin Salı günü yapılan cenaze töreninde, yaklaşık 40 sivil polisin katılımcılara biber gazıyla saldırdığı, darp ettiği ve bir kısmını gözaltına aldığı bildirildi. Farsça yayın yapan Radio Farda'nın Azerbaycanlı aktivist Abbas Lisani'yle yaptığı röportajda, katılımcılardan bazılarının cenaze öncesinde güvenlik güçleri tarafından telefonla aranarak törene katılmamaları yönünde tehdit edildikleri belirtildi.



Devamını oku...

18 Kasım 2009 Çarşamba

İran'da Azerbaycanlı kültürel aktivist Mühendis Ali Rıza Ferşi ve Eşi Sima Didar'a Hapis Cezası Verildi

Güney Sesi: İran'da Azerbaycanlı aktivist ve Merend Üniversitesi öğretim görevlisi Ali Rıza Ferşi ve weblog yazarlığı yapan eşi Sima Didar'a birer yil hapis cezası verildi.

Tebriz Mahkemesi 3. Şubesi tarafından verilen karara göre aktivistlerin suçu, "sistem aleyhine propaganda" olarak belirtilmiştir. Hakim bu suçlamaya, aktivistlerin 22 Mayıs'da Tebriz'de El Gölü (Şah Gölü) parkına düzenlenen geniş katılımlı bir yürüyüşte, Azerbaycanlıların anadilde eğitim hakkıyla ilgili slogan atmalarını kaynak olarak göstermiştir.

Aktivistlerin mahkemesi 17 Eylül 2009 'da Hakim Alinejad 'in yönetimiyle kapalı olarak görülmüştür. Mahkemede onlara karşı yöneltilen diğer suçlamalar ise reddedilmişdir.

Ali Rıza Ferşi, 22 Mayıs'da Tebriz'de El Gölü (Şah Gölü) parkına düzenlenen geniş katılımlı bir yürüyüşte, Azerbaycanlıların anadilde eğitim hakkıyla ilgili slogan atması nedeniyle güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmıştı. 95 gün gözaltında tutulduktan sonra 70 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakılmişdı. Ferşi'nin anadil ve kültürel haklar aktivisti olan eşi Sima Didar da 18 Haziran'da yetkililer tarafından eşini hapishanede ziyaret etmeye çağrıldığı sırada gözaltına alınmış ve bir ay sonra serbest bırakılmıştı.

Uluslararası Af Örgütü'nün 9 Haziran'da İran'da Cumhurbaşkanı seçimleri öncesi insan hakları durumuyla ilgili yayınladığı raporda da Ferşi'nin ve aynı yürüyüşte gözaltına alınan diğer aktivistlerin durumundan bahsedilmişti.

Devamını oku...

27 Ekim 2009 Salı

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği'nin (ADAPP) Aylık Raporu - Eylül 2009

İran’da Azerbaycanlılar aleyhinde yaşatılan insan hakları ihlalleri Eylül 2009’da da devam etti; yeni eğitim yılının başlamasıyla birlikte, ana dilinde eğitim hakkı isteyen [Güney] Azerbaycan faallerine baskılar arttı; Azerbaycanlı öğrenci aktivistlerin yüksek eğitime girişleri engellendi ve esassız, keyfi hapisler tekrar gerçekleştirildi. Hapse alınanlar işkence ve çesitli baskılara maruz kalmış, tutuklamaların çoğunda mahpusun nereye götürüldüğü ve hangi nedenle tutuklandığıyla ilgili bilgi verilmemiş, kendileri avukat sağlama ve aile ile görüşme haklarından alıkonmuş, sağlıkları için gerekli olan imkanlar sağlanmamış ve mahpusların hapishane haricinde tedavisi ile ilgili talepleri reddedilmiştir.

Azerbaycanlı İnsan Hakları Savunucusu Gazetecinin Sağlık Durumu Ağır

8 yıl hapis cezasına çarptırılarak Tahran’ın Evin Hapishanesi’ne nakledilen Azerbaycanlı gazeteci ve insan hakları savunucusu Said Metinpur, sağlık durumunun ağır olmasına rağmen tedavi edilmemektedir.Metinpur birkaç haftadan beri kalp ve akciğer problemlerinden dolayı acı çekmektedir. Metinpur’un daha önce kalp, göğüs ve sol elinde şiddetli ağrılar hissettiği bildirilmişti. Şimdi bunlara akciğer ağrısı da eklenmiştir. Kötüleşen sağlık durumundan dolayı Metinpur artık konuşma gücünü kaybetmiş ve görünüşü belirgin bir şekilde değişmiştir. Onunla aynı hücrede tutulan mahpuslar Metinpur’u cezaevinin sağlık merkezine götürmüşler, fakat doktor hiç muayene yapmadan onun sinir hastası olduğunu ifade etmiştir. Ona psikoloji gerginliği için üç çesit ilaç verip hücresine geri göndermişler. Ancak Metinpur her hangi bir muayene yapılmadan kendisine verilen reçeteyi kabul etmeyerek ağrıkesici ilaçlar kullanmaktan kaçınmıştır.

Metinpur kendi evlerine telefon etmiş fakat aralıksız öksürdüğü için konuşamamıştır. O ayrıca mide-bağırsak problemlerinden dolayı, akciğer enfeksiyonu için gereken antibiyotikleri kullanamamaktadır.

Metinpur son aylarda birkaç defa hapishane dışında tedavi olma isteğini iletmiştir, ancak yetkililer avukatı ve ailesinin çabalarına rağmen bu isteği reddetmektedirler.

Eşi Atiye Tahiri, özellikle onunla 26 Eylül görüşmesinden sonra, Metinpur’un sağlığı ile ilgili ciddi şekilde kaygılandığıı bildirmiştir. Metinpur’un mide kanaması, sindirim problemi, bel ağrısı, kalp sorunu ve ağır baş ağrısı gibi rahatsızlıkları gün geçtikçe şiddetlenmektedir. Bütün bunlara rağmen o uzman doktor tarafından muayene edilmekten mahrum bırakılmıştır.

Tahran Üniversitesi’inin felsefe bölümü mezunu olan Said Metinpur, Yaprak ve Mevc-i Bîdârî (Uyanış Dalgası) gazeteleri ve Azerbaycan’da insan hakları üzere faaliyet eden ‘Hak’ blogunun yazarıydı. Metinpur ayrıca kendi şahsi Internet sayfası ve başka gazetelerde [Güney] Azerbaycan’da dil ve insan hakları hakkında birçok makale yazmıştır.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün 24 Eylül 2009’da İran yetkililerinin İran’ın dünyada en özgür ülke olduğunu iddia etmeleri üzerine yayınladığı raporda, Said Metinpur’un ağır sağlık durumuna rağmen tedavi edilmediği belirtilmiştir. Raporda İran'da gazetecilerin temel haklarının ihlal edildiği açıklanmıştır.

Uluslararası Af Örgütü, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Front Line ve Gazetecileri Savunma Birliği kuruluşları daha önce yayınladıkları raporlarda Said Metinpur’u düşünce mahkumu olarak gördüklerini ifade ederek hiç bir ön koşul olmaksızın bir an önce serbest bırakılmasını talep etmişlerdir.

Azerbaycan Kültürel Aktivistlerinin Gözaltına Alınması
23 Eylül günü İran’da yeni eğitim yılı başlangıcıdır. İran’da yaşayan Fars olmayan milletlerin anadilde eğitim hakkının tanınmaması nedeniyle, bu gün onlar için simgesel bir güne çevrilmiştir. Özellikle İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri için 23 Eylül eğitim ve dil ayrımcılığına karşı mücadeleyi temsil eden bir gündür. Her yıl 23 Eylül günü Azerbaycanlı aktivistler İran’da Türk dilinde eğitim yasağını eylemlerle protesto etmektedirler. Bu eylemler genellikle ana dilinde eğitim hakkı ile ilgili broşürler dağıtmak, duvarlara slogan yazmak ve şiddetsiz gösteri yapmak şeklinde gerçekleşir. İran hükumeti ise bu eylemleri hayata geçiren aktivistleri tutuklamaktadır. İran'daki Azerbaycanlı kültürel aktivistler, Hüseyin (Arif) Lisani, Muhsin Refi ve Hamid Haydari 14 Eylül 2009’da Emniyet (Ittılâat) güçleri tarafından tutuklanıp üç gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmıştırlar. Adı geçen şahısların gözaltına alınması, İran’da eğitim yılının başlangıcı olan "1 Mihr" (23 Eylül) gününden önce ana dilde eğitim hakkı ve Azerbaycan Türkçesinin İran’da resmi dil statüsü kazanması talebiyle ilgili broşür ve CD’lerin Erdebil şehrinde dağıtılmasının ardından gerçekleşmiştir.

14 Eylül günü, tutuklama emri belgesini göstermeyen emniyet görevlileri Refii’nin mağazasına girip üç aktivisti tutuklamış, mağazadaki bilgisayar ve bazı eşyalara el koymuşlardır. Hüseyin (Arif) Lisani ve Muhsin Refii, tanınmış Azerbaycanlı kültürel haklar aktivisti ve eski siyasi mahpus Abbas Lisani’nin akrabaları olup Erdebil’deki aktivistlerden, Hamid Haydari ise İsfahan Üniversitesi’ndeki Azerbaycanlı öğrenci aktivistlerindendirler.

Tebriz şehrinde Azerbaycanlı gazeteci yazar Hasan Erk ve siyasi aktivist İbrahim Deşti, eğitim yılının başlangıcından bir hafta önce, 21 Eylül’de, İran güvenlik güçleri tarafından tutuklanmışlardır. Yakınlarından alınan bilgilere göre aktivistlerin evleri ve iş yerleri aranarak bazı kitap, notlar ve başka eşyalarına el konulmuştur. Erk ve Deşti’nin tutuklu bulundukları yer hakkında bilgi yoktur.

İran’da Azerbaycanlı gazeteci ve öğrenci aktivist Ümid Şükri, 16 Eylül günü ailesini ziyaret etmek için Türkiye’den Erdebil şehrine gittiği sırada tutuklanmıştır.

İki yıldır Türkiye’de yaşayan ve İzmir Üniversitesi’nde eğitim alan aktivist, daha önce ISNA (İran Öğrencileri Haber Ajansı) ve CHN (Kültürel Miras Haber Ajansı) ajanslarında muhabir olarak çalışmış ve Erdebil Peyâm-ı Nûr Üniversitesi’nde çıkan öğrenci dergisi Sayan’ın sorumlu müdürlüğünü yapmıştı.

Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre Şükri’nin tutuklanmasının, Erdebil şehrinde öğrenci olduğu sırada yaptığı kültürel çalışmalarve adı geçen öğrenci dergisinin yayınıyla ilgili olduğu düşünülüyor.

Geçen yıl İran’da Eğitim Bakanlığı tarafından yayını durdurulan Sayan adlı öğrenci dergisi, Peyâm-ı Nur Üniversitesi’ndeki Azerbaycanlı öğrenciler tarafından kültürel ve toplumsal konularda yayınlanmaktaydı.

İran’da Azerbaycan’ın Zerrinava (Zerrin Abad) şehrinde yaşayan şair ve yazar Mahbub Budagî 17 Ağustos 2009’da İran emniyet görevlileri tarafından Zerrinava’daki mağazasında gözaltına alınmıştır. Şairin evinde ve mağazasında bulunan kitap ve elyazmalarına el konmuştur. Zencan’ın İşrak Edebi Derneği ve “Bayram” adlı aylık gazetenin yazarlar heyetinden olan Budagi, Zencan’ın emniyet merkezinde 10 gün tutulduktan sonra Tebriz Cezaevi’ne gönderilmiştir. Mahkeme yetkilileri şairin tutuklanmasıyla ilgili olarak ailesine herhangi bir gerekçe bildirmemiştirler. Avukat tutma hakkından mahrum olan şairin tutuklanmadan önce hasta olduğu ve hapishane şartları altında hastalığının şiddetlendiği bildirilmiştir.

Azerbaycanlı Öğrencilere Verilen Hapis Cezaları
İran’da Azerbaycanlı aktivistler Behruz Alizade, Vedud Saadeti, Rahim Gulami, Hüseyin Hüseyni ve Erdeşir Kerimi Erdebil şehrinin Temyiz Mahkemesi tarafından bir yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Hüseyni ve Kerimi’ye verilen hapis cezaları iki yıl için ertelenecektir.

Aktivistlere “milli güvenlik aleyhine faaliyet eden topluluklara üyelik" ve “rejim aleyhine propaganda” suçlamaları yöneltilmiştir.

Daha önce, 1 Şubat 2008 günü Erdebil İnkılap Mahkemesi Hüseyin Hüseyni, Behruz Alizade, Erdeşir Kerimi Hıyâvî, Vedud Saadeti ve Rahim Gulami'yi 5 yıl hapis ve sürgüne mahkum etmişti.

İran Anayasasında bütün vatandaşların şiddet içermeyen gösteriler yapma hakkının tanınmasına rağmen, Azerbaycanlı aktivistler çeşitli protesto gösterilerine katılmakla suçlanarak gözaltı merkezleri ve hapishanelerde işkence görmektedirler. Bu aktivistler ayrıca toplantılara katıldıkları için hapis ve sürgün cezaları almaktadırlar.

Temyiz Mahkemesi Azerbaycanlı aktivist Vedud Esedi’yi 5 yıl için ertelenecek olan bir yıllık hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme hükmü 26 Mayıs 2009’da çikarılsa da 25 Eylül 2009’da Esedi’ye sözlü olarak bildirilmiştir. O “rejim aleyhine propaganda” ve “etnik faaliyetlere katılmak” ile suçlanmıştır.

Vedud Esedi’ye daha önce diğer Azerbaycanlı aktivist Hüseyin Rahimi ile birlikte 18 ay hapis cezası verilmişti. Onlar 1 ay boyunca Reşt emniyet hapishanesinde gözaltına alındıktan sonra teminat karşılığında serbest bırakılmıştılar.

Uluslararası insan hakları savunucularını koruma teşkilatı "Front Line" 8 Ağustos 2008’de yayınladığı bildiride Vedud Esedi’nin tutuklanmasını kınamış ve bir an önce serbest bırakılmasını talep etmişti.

İran’da Azerbaycanlı insan hakları savunucusu ve kültürel aktivist Yaşar Hakkakpur’a, Zencan İnkılap Mahkemesi 1. Şubesi tarafından 6 ay hapis cezası verilmiştir.

17 Ağustos 2009’de verilen hükümde aktivist, "sistem aleyhinde propaganda" ve "toplumun düşüncelerini olumsuz yönde etkilemek" suçlamalarıyla yargılanmıştır. Mahkeme başkanı Hakim Sadıki, "sistem aleyhinde propaanda" suçlamasıyla 6 ay hapis kararı verip diğer suçlamayla ilgili dosya yetkisini Zencan Ceza Mahkemesi’ne devretmiştir.

Zencan Üniversitesi İslami Öğrenci Birliği üyesi, Hîme ögrenci dergisinin sorumlu müdürü, "Kızıl Özen" ve "Zengan Sözleri" öğrenci dergisinin yazarı ve İran’da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği'nin (ADAPP) sözcüsü olan Yaşar Hakkakpur, 21 Ocak 2009’da Doğu Azerbaycan eyaletinin Marağa şehrinde gözaltına alınarak bir ay sonra 30 bin dolar kefalet karşılığında serbest bırakılmıştı.

Hakkakpur Zencan Üniversitesi’ndeki faaliyetleri, yayınlanmasında rolü olduğu öğrenci dergileri ve Marağa’da temsilciliğini üstlendigi “Azerbaycan Gençler Evi” hakkında sorguya alındığını bildirmiştir.

Azerbaycanlı Aktivistin Yargılanması
Azerbaycan’ın Germi şehrinde yaşayan aktivist Şehruz Esedi 29 Eylül 2009’da mağazasının Türkçe levhası nedeniyle “rejim aleyhinde propaganda” suçlamasıyla yargılanmıştır.

Germi Emniyet Bürosu’nun baskılarına karşın, Esedi Türkçe levhayı kaldırmayı kabul etmeyince, emniyet güçleri tarafından gözaltına alındı. Görevliler onun şahsi bilgisayarı ve başka eşyalarına el koymuş, levhayı ise mağazanın üstünden kaldırmıştırlar. Esedi bir hafta gözaltında tutulduktan sonra kefaletle serbest bırakılmıştır.

Azerbaycanlı Aktivistin Uzun Süreli Gözaltında Tutulması
Azerbaycanlı yazar ve Türkçe öğretmeni Hasan Abdullahi (Umudoğlu) 13 Temmuz 2009’da Tebriz emniyet görevlileri tarafından kendi evinde tutuklanmış ve bu tarihe kadar serbest bırakılmamıştır. Raporlara göre yazar Azerbaycanlıların kültürel ve dil haklarıyla ilgili CD’ler yaymakla, “milli güvenlik aleyhinde faaliyet eden örgüt kurmak” suçlamasıyla karşı karşıyadır.

Serbest Bırakılan Aktivistler
31 Mayıs 2009’da Hıyav şehrinde (Meşkinşehr) emniyet görevlileri tarafından tutuklanan Azerbaycan kültürel aktivisti Aydın Zakiri 93 gün gözaltında tutulduktan sonra, 2 Eylül 2009’da 600 Milyon Riyal (60 bin dolar) teminat karşılığında serbest bırakılmıştır.

Azerbaycanlı aktivistler Mansur Seyfi, Ferdin Nobaht, İlgar Müezzinzade, Ali Feyzi ve Cafer Ağamuhemmedi son birkaç ay içerisinde Hıyav şehrinde tutuklanmış, birkaç gün gözaltında tutulduktan sonra teminat karşılığında serbest bırakılmışlardır. Aktivistlerin gözaltına alınma nedeni bu şehirde Azerbaycan Türklerinin etnik ve dil haklarıyla ilgili broşür dağıtmaları olup yöneltilen suçlamalar “rejim aleyhine propaganda” ve “milli güvenlik aleyhine faaliyet” olarak bildirilmiştir.

4 Nisan 2009 günü emniyet görevlileri tarafından Doğu Azerbaycan eyaletinin Tebriz şehrinde tutuklanan Azerbaycanlı yazar ve tarihçi Nagi Ahmedi Azer 104 gün gözaltında tutulduktan sonra, 31 Ağustos 2009 günü 1.5 milyar Riyal (150 bin dolar) vesika karşılığında serbest bırakılmış.

Nagi Ahmedi Azer geçen yıllarda yayın yasağı konan Şems-i Tebriz gazetesinin yazarı olmuş, Azerbaycan tarihi ve edebiyatı hakkında kitaplar yazmış, tercümeler yapmıştır. O “İran Yazarlar Birliği”nin üyesi ve “Azerbaycan Yazarlar Birliği”nin onur üyesidir.

Azerbaycanlı siyası aktivist Peyman Beşiri 4 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakılmıştır. Beşiri 14 Eylül 2008’de yeni eğitim yılının başlamasından 2 hafta önce tutuklanmış, 50 gün Tebriz Cezaevi’nde tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı. O daha sonra Tebriz İnkılap Mahkemesi tarafından yargılanarak 4 ay hapis cezasına çarptirilmisti.

Azerbaycanlı Öğrencilere Yüksek Öğrenim Görme Yasağı

Son zamanlarda Azerbaycanlı öğrenci aktivistlerin maruz kaldığı baskılar artmıştır. En az 4 öğrenci gözaltına alınmış, hapis cezasına çarptırılmıştır. Ayrıca en az 9 diğer öğrencinin de sınavı kazandıkları halde yüksek eğitim merkezlerine girişlerine izin verilmemiştir.

Azerbaycanlı öğrenci aktivist Hamid Tevfik’e Azad Üniversitesi’nin yüksek lisans sınavına katılmış olmasına rağmen sınav sonucu gönderilmemiş olup yetkililer ona sonucun verilmeyeceğini bildirmişlerdir. Tebriz Üniversitesi’nin tanınmış aktivisti olan Tevfik bu üniversitede elektrik mühendisliği bölümünden mezun olmuştu.

Azerbaycanlı öğrenci aktivist Emine Kasımpur, yükseköğrenim sınavında binlerce öğrenci arasından 36. olmasına rağmen kaydı yapılmamıştır. İran’ın Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı aktivistin" yüksek öğrenim görmek için genel yeterliliğe sahip olmadığını" iddia etmiştir.

Tebriz Üniversitesi “Azerbaycan Tanıtım Ocağı”nin üyesi olan Emine Kasımpur bu üniversitenin psikoloji bölümünden mezun olmuştu.

Azerbaycanlı kadın hakları savunucusu Leyla Sıhat (Hakime Sıhat Nevşehir) de Tebriz Azad Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek öğretim giriş sınavının sonucunu alamamıştır. Sıhat “Yarıyol” blogunun yazarı ve Tebriz şehrinde tanınmış kadın hakları aktivistidir.

Daha önce diğer Azerbaycanlı aktivistler Behzad Ciddi, İbrahim Şahbazi ve Rahim Şevki'nin de kendi bölümlerinde yükseköğrenime giriş sınavını kazandıkları halde eğitimleri engellenmişti.

Azerbaycan öğrenci aktivistlere yönelik baskılar yüksek öğrenimin engellenmesiyle sınırlı kalmıyor. Son olarak Urmiye Azad Üniversitesi’nin öğrencisi Seyid Mesud Alevi iki dönem kadar üniversiteden uzaklaştırılma, 30 kırbaç ve 2 milyon Riyal (200 dolar) nakit cezaya mahkum edilmiştir. Alevi 16 Haziran 2009’da İran’da cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına itiraz gösterilerinde tutuklanmış, iki gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı.


Tebrizli Kadınların Protesto Gösterisine İran Polisinden Sert Müdahale
14 Eylül 2009’da Tebriz şehrinde kadınlar tarafından düzenlenen protesto gösterisi polisin orantısız güç kullanımıyla sonuçlandı. Eyleme katılan kadınlar, şehir yetkililerinin doğalgaz politikasına itiraz etmek için Tebriz Belediye Binasının karşısında toplanmıştılar. Protestocular belediye binasından uzaklaştırılmaya çalışılmış, sonuç alınamayınca da polisin sert müdahelesiyle eylem dağıtılmıştır.


Devamını oku...

28 Eylül 2009 Pazartesi

Tebriz'de İki Kültürel Aktivist Gözaltına Alındı

Güney Sesi: Tebriz şehrinde Azerbaycanlı gazeteci yazar Hasan Erk ve kültürel aktivist İbrahim Deşti, 21 Eylül'de İran İstihbarat memurları tarafından gözaltına alındılar. Yakınlarından alınan bilgilere göre gözaltına alındıkları sırada aktivistlerin evleri ve işyerleri aranarak bazı kitap, elyazmaları ve diğer eşyalarına el konuldu. Erk ve Deşti'nin şu anda gözaltında tutuldukları yer bilinmiyor.

İran'da eğitim yılının ilk günü olan "1 Mehr" (23 Eylül) öncesinde, yani ülkede Fars olmayan etnik topluluklar tarafından anadilde eğitim hakkı taleplerinin en sık dile getirildiği dönemde Azerbaycanlı kültürel aktivistlere yönelik baskı ve tutuklamalar artıyor.

Devamını oku...

25 Eylül 2009 Cuma

RSF Örgütü, İran'daki Tutuklu Gazetecilerle İlgili Bildiri Yayınladı

Güney Sesi: Uluslararası RSF (Reporters Sans Frontieres- Sınır Tanımayan Gazeteciler) Kuruluşu, 24 Eylül günü yayınladığı bildiride İran'da tutuklu bulunan gazetecilere yönelik kötü muameleyi kınadı. ' "Dünya'nın en Özgür Ülkesi''nin Cezaevlerinde Kötü Muamele' başlıklı bildiride bazı tutuklu gazetecilerin hayatının tehlikede olduğundan bahsedilerek ülkedeki hapishanelerin BM tarafından denetlenmesi çağrısında bulunuldu. Bildiriye göre: "İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ve Dini Lider Hamaney İran'ın "dünyanın en özgür ülkesi" olduğunu söylüyor olsalar da, ülkede tutuklu olan gazeteciler işkence ve kötü muameleye maruz kalmaya devam ediyorlar. İran'ın en tanınmış gazetecilerinden Ahmed Zeydabadi'ye "itiraf vermesi" için baskılar yapılmakta, dosyasının kaybolduğu söylenen Bahaman Ahamadi Amoee halen cezaevinde tutulmakta ve solunum problemleri olan gazeteci Said Metinpur'a hiç bir tıbbi yardım yapılmamaktadır.

Uluslararası Basın Özgürlüğü Kuruluşuna göre İran'da tutuklu olan gazetecilerin en temel hakları çiğnenmekte, avukatları ve aileleri tehdit edilmektedir. Birleşmiş Milletler mutlaka başta Evin Hapishanesi olmak üzere cezaevlerine denetim heyeti göndermelidir."

"Azerbaycan dilinde yayın yapan haftalık Yarpaq dergisinin yazı işleri kurulu üyesi gazeteci Said Metinpur, geçirdiği akciğer enfeksiyonu nedeniyle solunum problemleri yaşamaktadır. 20 Eylül'de kendisiyle iletişim kurabilen eşi, onun öksürükleri yüzünden konuşmakta güçlük çektiğini söylemiştir. Yetkililer, avukatının tedavi izni verilmesi talebini reddetmişlerdir. Metinpur, Tahran Devrim Mahkemesi 15. Şubesi'ne çağrıldığı 11 Temmuz gününde tutuklanmıştır. O, bir yıl önce "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) ve "rejim aleyhine propaganda" suçlamalarıyla 8 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Metinpur, Mayıs 2007'den Şubat 2008'e kadar süren gözaltı döneminden sonra çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır.

"Mistreatment in jail in the "world's freest country": http://www.rsf.org/Mistreatment-in-jail-in-the-world.html

Devamını oku...

23 Eylül 2009 Çarşamba

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği'nin (ADAPP) Aylık Raporu- Ağustos 2009

İran'da Azerbaycanlılara yönelik sistematik hak ihlalleri Ağustos'ta da devam etmiştir. Azerbaycanlı öğrenci aktivistlere yapılan baskı artmış ve bazı öğrencilerin, yüksek öğrenim görmeleri engellenmiştir. Azerbaycanlıların kültürel toplantılara katılımı engellenmiş, katılımcılardan bazıları gözaltına alınmışlardır. Keyfi tutuklamalar devam etmekte ve tutuklular işkence ve kötü muameleye maruz kalmaktadırlar. Çoğunlukla gözaltı nedeni ve tutuklunun bulunduğu yerle ilgili bilgi verilmemektedir. Aktivistlerin avukatlarıyla ve aileleriyle görüşmelerine izin verilmemektedir. Yetkililer, hapishanelerde sağlık yardımı vermemekte ve tedavi görmek için geçici tahliye izni isteyen tutukluların talepleri reddedilmektedir.

Azerbaycanlı İnsan Hakları Savunucusu Cezaevinde Sağlık Sorunları Yaşıyor

Tahran'ın Evin Hapishanesi’nde 8 yıllık hapis cezasını çekmekte olan Azerbaycanlı gazeteci ve insan hakları savunucusu Said Metinpur, sindirim problemleri, mide kanaması, kalp hastalığı, şiddetli baş ve sırt ağrıları gibi ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sorunlarına rağmen tedavi görmesine izin verilmemekte ve sağlığı gittikçe kötüleşmektedir.

Said Metinpur, 2007 yılının Mayıs ayında İran'ın kuzeybatısındaki Zenjan şehrinde gözaltına alınarak 278 gün boyunca İstihbarat Bakanlığı merkezinde tecritte tutulduktan sonra 500 bin dolardan çok teminat karşılığında mahkeme tarihine kadar serbest bırakılmıştı. Aktivist, gözaltındaki sağlıksız koşullar ve kötü muamele nedeniyle serbest bırakıldıktan sonra şiddetli sırt ağrıları ve sindirim sorunları yaşamaya başlamıştı. Raporlara göre, İstihbarat Bakanlığı memurları, kendisinden görüntülü olarak kaydedilecek suç itirafları almak için ona işkence etmişlerdir. Bu süreçte avukat tutmasına ve ailesiyle iletişim kurmasına izin verilmemiştir. Yetkililer kendisine yönelik psikolojik baskıyı arttırmak için kardeşi Ali Rıza Metinpur'u da bir süre gözaltına almışlardır. Metinpur'un "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamalarıyla yargılandığı mahkeme kapalı olarak görülmüş ve işkenceyle alınan 'itiraf'lara dayanılarak verilen sekiz yıl hapis cezası, temyizde de onaylanmıştır.

Aktivistin eşi Atiye Taheri, mahkemeyle ilgili olarak "Eğer mahkeme yetkililerinin, onun suçlu olduğunu gösteren kanıtları varsa neden gözaltında psikolojik ve fiziksel işkencelerle geçen sorgulama sürecinde alınan itiraflarla yargılandı? Eğer kanıt oluşturabilecek belgeler olsaydı onlara dayanılarak yargılanmalıydı" açıklamasında bulunmuştur. Taheri ayrıca tutuklunun sağlık durumunun son derece kötü olduğunu belirtmiştir. Said Metinpur, hapishanenin koşulları oldukça sağlıksız olan genel bölümünde tutulmaktadır. Kendisinin fizyoterapi ve istirahate ihtiyacı olduğu halde, hapishanede sağlık bölümü (klinik) bulunmaması sebebiyle burada tedavi görmesine olanak yoktur.

Tahran Üniversitesi felsefe bölümü mezunu olan Metinpur, internet siteleri ile yerel dergi ve gazetelerde yazdığı makaleleri, Azerbaycanlı siyasi tutukluların durumuyla ilgili haberler yayınlaması ve İran Devleti’nin Azerbaycanlılara yönelik siyasetini açıkça eleştirmesi nedeniyle hükümetin baskılarıyla karşı karşıya kalmıştır. Aktivistin İran'daki Azerbaycanlıların anadil ve kimlik haklarıyla ilgili birçok yazısı yayınlanmıştır.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 12 Temmuz 2009’da ve Gazetecilerin Haklarını Savunma Birliği’nin (Association for the Defense of Journalist Rights ) 13 Temmuz'da yayınladıkları bildirilerle Metinpur'a verilen 8 yıl hapis cezasının uygulanmasını kınamış ve serbest bırakılmasını talep etmişlerdir. Daha önce Uluslararası Af Örgütü, Front Line ve International Pen Kuruluşu da yayınladıkları bildirilerle Metinpur'u vicdan mahpusu (düşünce suçlusu) olarak gördüklerini belirtmiş ve devlet yetkililerine, gazeteciyi koşulsuz olarak serbest bırakmaları çağrısında bulunmuşlardı.

İran'daki Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği (ADAPP), Said Metinpur'un sağlık durumuyla ilgili ciddi endişelerini belirtmekte ve İran Hükümeti’nin bu konuda doğrudan sorumlu olduğuna inanmaktadır.

Azerbaycanlı Öğrenci Aktivistler Tutuklandı

Azerbaycanlı öğrenci aktivistlere yönelik baskı son yıllarda giderek artmaktadır. Öğrenci yayınları ve derneklerinin büyük bölümü kapatılmıştır. Aktivistlerin birçoğu üniversitelerinden birkaç dönem boyunca uzaklaştırılmış ve hatta atılmışlardır. Bir kısmı ise gözaltına alınarak ucu açık suçlamalarla yargılanmış ve hapis cezası almışlardır. İran devlet yetkilileri ayrıca bazı Azerbaycanlı aktivistlerin yüksek lisans öğrenimi görmelerini engellemektedir.

İsfahan'da Malek Eşter Üniversitesi öğrencisi Mecid Makuyi 18 Ağustos'ta tutuklanarak çarptırıldığı bir yıl hapis cezasını çekmek üzere Tebriz Hapishanesi’ne nakledilmiştir. Aktivist, 2008 yılının yaz aylarında Tebriz Üniversitesi'nde okuyan diğer yedi aktivistle birlikte gözaltına alınarak üç ay boyunca tecritte tutulmuştu. Raporlara göre bu süreçte öğrenciler işkence altında sorgulanmış ve daha sonra kefalet karşılığında mahkeme tarihine kadar serbest bırakılmışlardı. 8 Şubat'ta "AZOH" (Azerbaycan Öğrenci Hareketi) bloğunu yayınlamak, "Milli güvenlik aleyhine faaliyet gösteren yasadışı teşkilatlara üye olmak" ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamalarıyla yargılanan Makuyi bir yıl kesin ve iki yıl ertelemeli hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu cezalar Temyiz Mahkemesi tarafından Mayıs ayında onaylanmıştır. Aynı mahkeme tarafından üçer yıl hapis cezasına çarptırılan Azerbaycanlı öğrenciler Feraz Zehtab, Aydın Haceyi ve İhsan Necefi de temmuz ayında tutuklanarak hapishaneye nakledilmişlerdi.

Azerbaycanlı Öğrenci Aktivistler Yüksek Öğrenim Görmekten Men Edildi

İran'da devlet üniversitelerin yüksek lisans sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte, Azerbaycanlı aktivistler Behzad Jeddi, Ebrahim Şahbazi ve Şahram Şoghi giriş sınavlarını kazanmalarına rağmen yüksek lisans eğitimi görmekten men edildiler. İran Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı bu öğrencilerin yüksek lisans eğitimi almak için 'uygun olmadıklarını' açıkladı. Özel bir üniversite olan Tebriz Azad Üniversitesi de Azerbaycanlı öğrenci aktivist ve "Arman" öğrenci birliğinin siyasi sorumlusu Navid Mohammadi'nın kaydını yapmayı reddetti. Adı geçen öğrencinin bu üniversitenin bilgisayar mühendisliği bölümüne yaptığı başvuru kabul edilmişti.

Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında da İbrahim Raşidi, Emin Sadıki, Samed Paşayi, Mehdi Hajmohammadi ve Nahid Babazade gibi Azerbaycanlı aktivistlerin yüksek lisans eğitimi görmesi engellenmişti.

Azerbaycanlı öğrenci aktivistlere yönelik kısıtlamalar, yüksek lisans eğitimini engellemekle sınırlı değil. Yüksek lisans tezini savunmasına haftalar kala üniversiteden kovulan Vahid Şeyhbağlu, endüstriyel yönetim bölümündeki yüksek lisansının ikinci sömestrinde olan Behnam Torkanpur ve siyasi bilimler yüksek lisansının son döneminde olan Yunes Zareiyun da üniversiteden kovulan ve eğitimleri yarım kalan aktivistlerdendirler. Adı geçen öğrencilerin, İstihbarat Bakanlığı tarafından üniversite yönetimlerine gönderilen mektuplardan sonra kovuldukları rapor edilmiştir.

Gözaltındaki Aktivistlerin Durumu Belirsizliğini Koruyor

Erdebil eyaletinin Meşkinşehr (Hıyav) şehrinde 31 Mayıs'ta gözaltına alınan Azerbaycanlı kültürel aktivist Aydın Zakeri, üç ay geçmesine rağmen hala mahkemeye çıkarılmadan gözaltında tutulmaktadır. Aktiviste yönelik hiçbir suçlama belirtilmemiş olup avukat tutmasına izin verilmemektedir.

Yerel kaynaklar, aktivistin gözaltına alınmasının Meşkinşehr'de Azerbaycanlıların etnik haklarıyla ilgili bildirilerin dağıtılmasıyla ilgili olduğuna inanmaktadırlar. Ancak yasal yetkililer ailesi ve yakınlarına gözaltı nedeniyle ilgili bilgi vermemişlerdir.

Azerbaycanlı tarihçi ve yazar Neği Ahmedi Azer, 4 Nisan'da Tebriz şehrinde gözaltına alınmış olup beş yıl geçmesine rağmen halen Tebriz Hapishanesi'nde gözaltındadır. Ahmedi Azer'in ailesine göre hâkim mahkûmla iletişim kurulmasına izin vermemiş ve bir aydan uzun bir süre boyunca ziyaretlerini yasaklamıştır. Gözaltı nedeniyle ilgili resmi bir bilgi verilmemesiyle birlikte bunun, Ahmedi Azer'in Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki edebiyat toplantılarına katılımıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.

Azerbaycan tarih ve edebiyatıyla ilgili çalışmaları olan Ahmedi Azer, birçok kitabı Azerbaycan Türkçesine çevirmiş, İran Devleti tarafından kapatılan "Şems-i Tebriz" haftalık gazetesinin yazarıydı. Azer ayrıca "İran Yazarlar Birliği" üyesi ve "Azerbaycanlı Yazarlar Birliği"nin onur üyesidir.

Azerbaycanlı yazar ve Türkçe öğretmeni Hasan Abdullahi (Ümidoğlu) Tebriz'deki istihbarat memurları tarafından 13 Temmuz'da evinde gözaltına alınmış olup iki ay geçmesine rağmen hala gözaltında tutulmaktadır. Ümidoğlu'nun Azerbaycanlıların dil ve etnik haklarıyla ilgili CDler yayınlayıp dağıtmasıyla ilgili olarak "milli güvenlik aleyhine faaliyet eden toplulukları kurmak ve üye olmak" ile suçlandığı sanılmaktadır.

Teminat Karşılığında Mahkeme Tarihine Kadar Serbest Bırakılan Azerbaycanlı Aktivistler

Azerbaycanlı öğretim görevlisi ve kültürel aktivist Ali Rıza Ferşi, 95 gün boyunca Tebriz Hapishanesi'nde gözaltında tutulduktan sonra 25 Ağustos günü 70 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakılmıştır. Ferşi, 22 Mayıs günü Tebriz'de yapılan bir yürüyüş sırasında gözaltına alınmış ve daha sonra kendisini ziyarete giden eşi Sima Didar da bir ay boyunca gözaltında tutulmuştu. Didar daha sonra mahkemeye çıkarılmak üzere 50 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakılmıştı. Ali Rıza Ferşi'ye yönelik suçlamalar "etnik milliyetçilik" ve "sistem aleyhine propaganda" olarak belirtilmiş olup, bu suçlamaların kaynakları, aktivistin Azerbaycanlıların etnik haklarıyla ilgili çalışmalarıdır.

21 Temmuz'da evinde gözaltına alınan Azerbaycanlı öğrenci aktivist Cafer Agamohammadi, 29 gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra teminat karşılığında serbest bırakılmıştır. Aktivist, Meşkinşehr'de eski İran Cumhurbaşkanı Hatemi'nin Azerbaycanlılara yönelik rencide edici tavrını kınayan bildiriler dağıtılmasından sonra "sistem aleyhine propaganda yapmak" ile suçlanmıştır. Güvenlik memurları aktivisti gözaltına aldıkları sırada evini arayarak kitaplarına, notlarına ve diğer bazı kişisel eşyalarına elkoymuşlardır.

Tebriz'de, 2006 Mayıs'ında devlet gazetesi "İran"da yayınlanan ve Azerbaycanlılara yönelik aşağılayıcı karikatür ve makalenin yayınlanmasının ardından başlayan protestoların yıldönümünde gözaltına alınarak 6 ay hapis cezasına çarptırılan aktivist Babek Hüseyni Mukaddem 28 Ağustos günü serbest bırakıldı. Aktivist "bildiriler yayınlayarak ve halkı yürüyüşlere katılmaya çağırarak bölücülük yapmak ve sistem aleyhine propaganda" ile suçlanmıştı.

Azerbaycanlı Eski Milletvekili ve Bazı Aktivistler Mahkemeye Çağrıldı

Eski Tebriz Milletvekili Ekber Alemi, İran İslam Devrimi Muhafızları Ordusu'nun (SEPAH) suçlamalarına yanıt vermek üzere Tebriz Mahkemesi'ne çağrılmıştır. Devrim Muhafızları'nın şikayetleri, Alemi'nin milletvekili olduğu dönemde ordu ve polisin Tebriz'de, Azerbaycanlılara yönelik hakaret içerikli karikatürün protestolarında halka karşı orantısız güç kullanımıyla ilgili verdiği gensoru önergesini de içermiştir. Protestolarda onlarca insan öldürülmüş ve yüzlercesi gözaltına alınmıştı. Alemi, ayrıca meclisteki konuşmalarından birinde kutsal inançları aşağılamaktan, İçişleri Bakanlığına verdiği gensoru önergesinden ve bir devlet yetkilisinin akrabaları tarafından 18 yaşında bir kıza tecavüz edilmesiyle ilgili başlattığı soruşturma nedeniyle sorgulanmıştır.

İran Anayasası’na göre her milletvekilinin, mecliste düşüncelerini açıkça dile getirme hakkı vardır ve oyları ya da konuşmaları nedeniyle sorgulanmamalıdırlar. Son yıllarda İran'daki Azerbaycanlılar, eğitim yılının başlamasına bir ay kala Azerbaycan Türkçesi’nde eğitim yasağına karşı protestolarını arttırmaktadırlar. Protestolar, çoğunlukla Azerbaycanlı nüfusun yoğun olduğu şehirlerde, duvar yazıları ve anadilde eğitim hakkıyla ilgili makalelerin yayınlanması olarak devam etmektedir. Bu yıl, Batı Azerbaycan eyaletinin Sulduz (Nagada) şehrinin duvarlarında "Öz Dilinde Medrese Olmalıdır Herkese" (Az.: Anadilinde Okul Herkesin Hakkıdır) sloganlarının yazılmasının ardından Azerbaycanlı aktivistler Hüseyin Esedi, Ali Mirzayi ve Behnam Abdi, şehrin İstihbarat Bakanlığı bürosuna çağrılmışlardır.

Azerbaycanlıların Kültürel Toplantılarına Yönelik Baskılar Devam Ediyor

Babek Kalesi'nde düzenlenen bir törende güvenlik memurları katılımcılara saldırarak orantısız güç kullanıp, aralarında Mustafa Kasımi, Mir Musa Ziya Zargar ve Resul İrani'nin bulunduğu katılımcıları gözaltına almıştır. Adı geçen kişiler 5 gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmışlardır. Suçlamaları "yasadışı toplantı düzenlemek", "sistem aleyhine propaganda", "kamu düzenini bozmak" ve "haram davranış ve eylemde bulunmak" (Azerbaycan dans ve folkloru) ile suçlanmışlardır. İran'ın kuzeybatısındaki Keleyber kasabası yakınındaki Babek Kalesi, 9. yüzyılda yaşayan Azerbaycan milli kahramanı Babek Hürremi'nin her yıl kültürel toplantılarla anıldığı yerdir.

Devamını oku...

21 Eylül 2009 Pazartesi

İzmir Üniversitesi Öğrencisi Kültürel Aktivist Gözaltına Alındı

Güney Sesi: İran'da Azerbaycanlı gazeteci ve kültürel aktivist Ümid Şükri, 16 Eylül günü ailesini ziyaret etmek için Erdebil şehrinde bulunduğu sırada gözaltına alındı.

İki yıldır Türkiye'de yaşayan ve İzmir Üniversitesi'nde öğretim gören aktivist, daha önce Erdebil Peyam-i Nur Üniversitesi'nde çıkan öğrenci dergisi "Sayan"ın sorumlu müdürüydü.

Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre Şükri'nin gözaltına alınmasının, Erdebil şehrinde öğrenciyken yaptığı kültürel çalışmalar ve adı geçen öğrenci dergisindeki yayınlarla ilgili olduğu sanılıyor.

Geçen yıl İran'da Eğitim Bakanlığı tarafından yayını durdurulan "Sayan" adlı öğrenci dergisi, Peyam-i Nur Üniversitesindeki Azerbaycanlı öğrenciler tarafından kültürel ve toplumsal alanlarda yayınlanmaktaydı.

Son yıllarda İran'da öğrenci aktivistlere yönelik baskılar giderek artmakta olup öğrenci dergileri ve toplulukları kapatılmakta, faal öğrenciler ise gözaltında alınmaktadırlar. Son olarak birkaç hafta önce Azerbaycanlı öğrenci aktivistlerden bazılarının yüksek lisans eğitimi görmeleri, sınavları kazanmalarına rağmen "uygun olmadığı" gerekçesiyle engellenmişti.

Devamını oku...

16 Eylül 2009 Çarşamba

Erdebil'de Üç Kültürel Aktivist Gözaltına Alındı

Güney Sesi: İran'daki Azerbaycanlı kültürel aktivistler Hüseyin (Arif) Lisani, Mohsen Refiyi ve Hamid Heyderi, Erdebil şehrinde gözaltına alındılar. Yerel kaynaklardan alınan habere göre 14 Eylül günü, tutuklama izni bulunmayan güvenlik memurları tarafından Refiyi'nin mağazasında gözaltına alınan aktivistlerin nerede tutuldukları bilinmiyor. Memurların ayrıca mağazadaki bilgisayara ve diğer bazı eşyalara el koydukları bildirildi.

Hüseyin (Arif) Lisani ve Mohsen Refiyi, tanınmış Azerbaycanlı kültürel haklar aktivisti ve eski siyasi tutuklu Abbas Lisani'nin kardeşi ve kuzeni olup Erdebil'deki aktivistlerden, Hamid Heyderi ise İsfahan Üniversitesi'ndeki Azerbaycanlı öğrenci aktivistlerindendirler.

Adı geçen şahısların gözaltına alınması, İran'da eğitim-öğretim yılının başlangıcı olan "1 Mehr" (23 Eylül) gününden önce anadilde eğitim hakkı ve Azerbaycan Türkçesinin İran'da resmi dil statüsü kazanması talebiyle ilgili bildiri ve CDlerin Erdebil şehrinde dağıtılmasının ardından gerçekleşti.

Her yıl 1 Mehr'den önce başta Azerbaycanlılar olmak üzere ülkedeki Fars olmayan etnik topluluklar tarafından anadilde eğitim hakkı talepleri çeşitli barışçıl eylem ve protestolarla dile getiriliyor.

Devamını oku...

5 Eylül 2009 Cumartesi

Azerbaycanlı İnsan Hakları Savunucusuna 6 ay Hapis Cezası Verildi

Güney Sesi: İran'da Azerbaycanlı insan hakları savunucusu ve kültürel aktivist Yaşar Hakakpur'a, Zenjan Devrim Mahkemesi 1. Şubesi tarafından 6 ay hapis cezası verildi.

17 Ağustos Perşembe günü görülen davada aktivist, "sistem aleyhine propaganda" ve "toplumun düşüncelerini olumsuz etkilemek" suçlamalarıyla yargılandı. Mahkeme başkanı Hakim Sadıki, "sistem aleyhine propaganda" suçlamasıyla 6 ay hapis kararı verip diğer suçlamayla ilgili dosya yetkisini Zenjan Ceza Mahkemesine devretti.

Zencan Üniversitesi İslami Birliği üyesi, Hime öğrenci dergisinin sorumlu müdürü, "Kızıl Özen" ve "Zenjan Sözleri" öğrenci dergilerinin yazarı ve İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği'nın (ADAPP) Halkla ilişkiler sorumlusu olan Yaşar Hakkakpur, 21 Ocak 2006'da Doğu Azerbaycan eyaletinin Merağa şehrinde gözaltına alınarak bir ay sonra 30 bin dolar kefalet karşılığında serbest bırakılmıştı.

Devamını oku...

4 Eylül 2009 Cuma

Sulduz'da Kültürel Aktivist Gözaltına Alındı

Güney Sesi: İran'ın Batı Azerbaycan eyaletinin Negede (Sulduz) şehrinde Azerbaycanlı kültürel aktivist İskender Ali Mirzayi, 2 Eylül'de gözaltına alındı.

Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre İstihbarat Bakanlığı memurları geçen hafta içinde iki kez aktivisti telefonla arayarak 'bilgi vermek' için Bakanlığın Sulduz şubesine gelmesini istemiş, ancak Mirzayi bu çağrının yasal olmaması nedeniyle yazılı bir belge gönderilmediği sürece şubeye gelmeyeceğini belirtmişti. Aktivistin gözaltına alındığı sırada evini arayarak cd, kitap ve diğer bazı eşyalarına el koyan memurların herhangi bir tutuklama ve arama emri olmadan eve girdikleri bildirildi. Mirzayi'nin şu anda nerede gözaltında tutulduğu bilinmiyor.

Azerbaycanlı kültürel aktivist İran'da eğitim yılının ilk günü olan "1 Mehr" (23 Eylül) öncesinde, yani ülkede Fars olmayan etnik topluluklar tarafından anadilde eğitim hakkı taleplerinin en sık dile getirildiği dönemde gözaltına alındı. Aktivistin gözaltına alınmasının, her yıl 1 Mehr günü Azerbaycanlılar tarafından bu nedenle düzenlenen protestolarla ilgili olabileceği sanılıyor.

Devamını oku...

27 Ağustos 2009 Perşembe

İran Irkçılığının Anatomisi: Güney Azerbaycan'ın Direniş Hareketinin Temellerine Yansımalar

Dr. Ali Rıza Asgharzadeh
Çeviren: Sevda Zenjanlı

Son günlerde (2006 yılının Mayıs-Haziran aylarında) İran'daki Azerbaycan bölgesinin şehir ve kasabaları bir kez daha, ülkenin ırkçı ve sömürgeci düzenine karşı verilen mücadeleye sahne oldu. Güney Azerbaycan'da devam eden bu hareket, İran'daki iç sömürgecilik ve ırksal baskı göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Bu iki faktörden bahsetmekten kaçınan hakim Fars söylemi, ülkedeki sosyal ve etnik eşitsizlikten tamamen farklı bir tablo çizerek uluslararası medya ve ırkçılık karşıtı güçleri kandırmayı başarmıştır. İran toplumunda önemli sosyal etkenler olan ırkçılık ve sömürgecilik görmezden gelinirse söz konusu Azerbaycan hareketini ve Kürdistan, Khuzistan, Beluçistan, Türkmen-Sahra ile ülkenin diğer bölgelerindeki benzer hareketleri kapsamlı şekilde analiz etmek mümkün olmayacaktır.

Etnik çoğulculuk, farklılık ve çeşitlilik, her zaman İran adlı ülkenin belirleyici özelliklerinden biri olmuştur. Azeri Türkleri, Kürtler, Beluciler, Türkmenler, Araplar, Lorlar, Gilekiler ve Mazenderaniler gibi çeşitli etnik kökenlerden gelen halklar, yüzyıllardan beri İran'da yaşamaktadırlar. Günümüzde İran olarak bilinen yerin uygarlık tarihi, altı bin yıldan öncesine dayanmaktadır. Mevcut arkeolojik/dilsel kayıtlar, bölgede en başından beri etnik,dilsel ve kültürel çeşitliliğin ön planda olduğunu gösteriyor. Ülkede hiç bir etnik grup kesin sayısal çoğunluğu teşkil etmese de günümüzde 30 milyonun üzerindeki nüfuslarıyla Azeri Türklerinin çoğunlukta olduğu söylenebilir.

1925 yılına kadar ülke, geleneksel bir konfederasyon sistemi olarak tanımlanabilecek bir şekilde yönetilmiş ve bütün etnik gruplar dillerini, geleneklerini, kültürlerini ve kimliklerini yaşama ve geliştirme özgürlüğünden yararlanmışlardır. 1925'te Pehlevi rejiminin yönetime gelmesinden itibaren, etnik ve dilsel çoğulculuğa olan doğal eğilim aniden durdurulmuş ve günümüze kadar devam eden tek kültür ve tek dillileştirme süreci başlatılmıştır. Bu şovenist sürecin amacı, Fars azınlığın dil, tarih, kültür ve kimliğini, bütün İranlıların tek ortak dil, tarih, kültür ve kimliği olarak sunmaktır.

80 yıldan uzun süredir, İran'ın merkezi devletinin rolü, ülkedeki etnik ve dilsel çeşitliliği inkar etmek ve yok saymak olmuştur. Pehlevi rejiminin ülkedeki kültürel, dilsel ve etnik farklılıkları yok etmeye odaklanması gibi, şimdiki İslam Cumhuriyeti de asimilasyon, dışlama ve ırkçılık siyasetlerini devam ettirmiştir. Şimdiki yapıda, geçmiş rejimden miras kalan dışlamacı ve ırkçı uygulamalara cinsiyet ve din temelli baskılar da eklenmiştir. Devlet güçlerinin ırkçı siyasetlerine, baskın etnik gruba mensup olmaları sayesinde ülkedeki tek dil, tek kültür ve ırkçılık yapısından ayrıcalıklar kazanan bir çok Fars yazar, entellektüel ve düşünürün ideolojik ve söylemsel desteği eşlik etmiştir. Bu destekçiler topluluğuna, Fars ırkçılığına verdikleri candan destekle Farsların kendilerini bile şaşırtan, Fars olmayan asimile yazar ve entellektüeller de dahildir. Örneğin, Mahmud Afşar, İrej Afşar ve Ahmed Kesrevi gibi Türk kökenli şahıslar da bu çirkin ırkçı sistemin kurulucuları arasındadırlar.

Devlet güçleri, elitler ve farslaşmış entellektüeller bir araya gelerek çağdaş dünyadaki en ırkçı sistemlerden birini ayakta tuttular. Eski ve gözden düşmüş Aryanizm paradigmaları ve 18-20. yy. Avrupasının ırkçı teorilerinden beslenen bu saf ırkçılık, Amerikan Jim Crow ırkçı sisteminden, Nazizmden, Avrupa faşizminden ve Güney Afrika Apartheid rejiminden daha uzun ömürlü olmuştur. Sonuç olarak, Almanya, Avrupa, ABD ve Güney Afrika'daki benzerleriyle kıyaslandığında İran'daki Fars ırkçılığı, dayanıklılık, normalleşme ve asimilasyon kapasitesi açısından büyük bir başarı örneği göstermiştir. Aşağıda bu egemen ırkçı söylem ve pratiğin bazı belirgin özelliklerinden bahsedilmiştir:

1. Aryan (Ari) Irkının Üstünlüğü Söylemi
İran'daki Fars Irkçılığı, sözde Ari ırkının üstün olduğu bir dünya görüşünün savunucusudur. 18.-20. yüzyıl Avrupa ırkçılığından fikirlerinin teorik/ideolojik kaynağı olarak yararlanan egemen grup, ülke kaynaklarını bu üstün Ari ırkının İran'daki varlığı ve tarihinin araştırılması için harcamaktadır. Buna rağmen, İran'da Aryanist bakış açısını reddeden ciddi bilimsel çalışmalara destek verilmemesi bir yana, bunların yayınlanmasına bile izin verilmemektedir. Örneğin tarihçi Naser Poorpirar'ın Sasani İmparatorluğu'yla ilgili olan son çalışmasının İran'da yayınlanmasına izin verilmedi. Kendi internet sitesinde (http://naria.persianblog.com/) verilen bilgiye göre yazar kitabı Singapur'da yayınlayarak dağıtım için İran'a geri gönderdi. İran'ın islam öncesi tarihinin oryantalist yorumunu eleştirel bir şekilde inceleyen bir çalışmanın İslam Cumhuriyeti'nde herhangi bir sansürle karşılaşmayacağı sanılabilir ancak durum böyle değil. Poorpirar'ın ve ona benzer çalışmaların yayınlanması, İran'ın Aryan/Fars merkezli tarihini sorgulayarak kurmaca, sahte ve iki yüzlü yanını ortaya çıkarmaları nedeniyle engelleniyor.

2. İran'ın Aryanların Ülkesi Olduğu Söylemi
Fars ırkçılığı İran'ı açıkça, hakim Fars topluluğun dili, kültürü ve kimliğiyle özdeşleştirilen sözde Aryanların ülkesi olarak tanımlar. Bu ırkçı aşama doğrultusunda Farsça ülkenin tek milli/resmi dili ilan edilmiş ve Fars kültürü bütün İranlıların milli kültürü olarak tanımlanmıştır. Aynı şekilde İran tarihi sözde Ari ırkına mal edilerek diğer etnik toplulukların tarihleri, hikayeleri ve anlatıları dışlanmış, çarpıtılmış ve yok edilmiştir. Bu dışlama, devlet sponsorluğunda düzenlenen araştırma projeleri, okul kitapları, üniversite notları, eğitim müfredatı, araştırma fonları tahsisi vb. altında gerçekleşmiştir. Kısaca İran'daki ırkçı düzen altında İranlı olmak, Fars olmakla eşit hale getirilmiştir. Bu tür ırkçı bir kimlik tanımlaması, Fars olmayan ve anadili olarak Farsça konuşmayan toplulukların yabancılaşması ve ötekileştirilmesine hizmet etmektedir.

3. İran'ın Ari Ulusunun Dil Vasıtasıyla Arınması Söylemi
Eski Avrupa'nın ırkçı bakış açısından esinlenen İran'daki hakim söylem, ırkı dille eşit tutmakta ve Azeri Türkleri gibi Fars olmayan topluluklara Hint-Avrupa dilleriyle bağlantılar yaratarak onların binlerce yıl önce Hint-Avrupa dillerinde konuştukları ve buna göre Ari ırkından olduklarını göstermeye çabalamaktadır. Bu söyleme göre söz konusu topluluklar kendilerini değersiz dilsel/etnik/kültürel kimliklerinden arındırarak üstün Ari ırkının dili olan Farsça'yı konuşmalıdırlar.

Tarih öncesi (ve hayal ürünü) dillerin bu şekilde yeniden oluşturulması, ırksal ve dilsel kimlikleri temellendirmekte ve onlara kökenleri, ortaya çıkışları vb. uydurma tarihi faktörler vasıtasıyla öncelik tanıyarak; kimin kimden daha önce geldiği, ilk gelenin kim olduğu, son gelenin kim olduğu, kimin dilinin diğerlerinden daha önce konuşulduğu ve sonuç olarak kimin diğerlerinden daha üstün olduğu gibi anlamsız fikirleri çoğaltmaktadır. Bunlar ise çeşitli etnik/ulusal topluluklar arasında gereksiz 'yarışlar' oluşturarak aralarında kin, güvensizlik ve anlayışsızlık oluşturmaya hizmet etmektedir, ki bu durum onları hakim ırkçı düzen altında sömürülerek asimile edilmeye karşı savunmasız bırakmaktadır.

İran'daki ırkçı düzen çerçevesinde ülkenin Farsça olmayan dilleri açıkça yasaklanmış ve eğitim, öğretim, yazışma ve yönetim dilleri olmaları engellenmiştir. Hakim topluluk Farsça dışındaki dilleri yasaklayarak azınlıklaştırılmış toplulukların kimliğini çiğnemekte, beyinlerini zapt etmekte ve ruhlarını hissizleştirmektedir. Onlar, coğrafi bölgelerin, şehirlerin, köylerin, kasabaların ve sokakların yerel isimlerini kaldırmış; dışlanmış etnik gruplara mensup tarihi kahramanları, edebi şahsiyetleri, bilim adamlarını, popüler film yıldızı, şarkıcı ve dansçılar ile sanatçıları ise kendine maletmiştir. Anadili Farsça olmayan toplulukların çocuklarına diledikleri isimleri koymaları, kendi yerel dillerini, kültürlerini, isimlerini, kelimelerini ve sembollerini kullanmaları engellenmiş, egemen söylem ve pratik tarafından onaylanan isim ve simgeleri kullanmaya mecbur edilmişlerdir.

4. Tarihi, Dini ve Edebi Yorumlama Çalışmalarında Anakronizm
İran'daki egemen söylem, kullandığı anakronik analiz metoduyla çeşitli tarihi olayları ve "Avesta" ile Firdevsi'nin "Şahname"si gibi klasik edebi eserleri tamamen ırkçı bir şekilde yorumlamaktadır. Söz konusu tarihi metinler, çağdaş ırkçı teorilere ve bu metinlerin yazıldığı dönemde var olmayan kavramlara göre yorumlanmaktadırlar. Tarihin bu şekilde çarpıtılması İran'da hakim olan ırkçı düzenin devam etmesini kolaylaştırmakta ve bu yorumlar ülkenin tek bir ırk tarafından sahiplenmesine meşruiyet kazandırarak, tek dil, tek tarih, tek kültür ve tek kimlik siyasetine yarar sağlamaktadır. Anakronizm, günümüzde İran'da devam eden baskılara, dışlama ve imha politikalarına tarihi bir mazeret sunmaktadır.

5- Özcülük İnancı ve İranlılığa Özcü Bir Bakış Açısı
İran'daki egemen söylem, ırka ve dile dayalı özcü bir kimlik anlayışını savunmaktadır. Irkçı düzen kimliklere sabit olmayan, değişime açık ve akıcı kavramlar olarak bakmak yerine kişilere ve topluluklara "İranlılık" (İraniyyat) derecelerine göre sabit kimlikler dayatmaktadır. Bu özcü bakış açısı doğrultusunda, Hint-Avrupa dillerini konuşanlar gerçek İrani kimlik mensupları olarak tanımlanmakta ve bundan dolayı Sami ya da Türki dilleri konuşanlardan daha İranlı sayılmaktadırlar.
Hakim düzen, güçsüz kılınmış topluluklar arasında düşmanlık yaratmak için ırk kartını kullanarak, onlar arasında oluşabilecek herhangi bir dayanışmayı önlemeye çabalamaktadır.
Toplumun bir kısmını asıl İranlılar, gerçek Ariler, İran'ın esas sahipleri gibi tanımlayarak bir "böl ve yönet" politikası izlenmekte ve çeşitli etnik gruplar arasına kin ve güvensizlik tohumları ekilmektedir. Aynı zamanda etnik köken ve dile dayalı bir nüfus sayımının gerçekleştirilmesi engellenmekte, böyle bir sayımın ülkede Fars ve Fars olmayan toplulukların gerçek boyutunu ortaya çıkarmasından korkulmaktadır. İran'ın asıl sahipleri, gerçek Ariler ve benzer ırkçı kavramların abartılı ve provakatif şekilde vurgulanmasına rağmen, etnisite-dil kaynaklı bir nüfus sayımının gerekliliği, üniversitelerde etnik çalışma bölümlerinin açılması ve etnik topluluklar ile ilişkilerin araştırılması gibi gerçek sorun ve ihtiyaçlar düşünülmemekte ve gözardı edilmektedir.

6- Irkçı Uygulamaların Sistematikleşmesi
İran'daki ırkçı düzen, azınlıklaştırılmış toplulukların haklarını savunan aktivistleri güçsüz kılmak, suçlulaştırmak ve cezalandırmak için devlet organlarının zorlayıcı gücünden yararlanarak onları işbirlikçi, ayrılıkçı, yabancı devletlerin ajanı vb. olarak etikletlemektedir. Soğuk savaş döneminde ırkçılık karşıtı eylemcilerin komünist ve KGB ajanı olarak yaftalanmasına alışılmıştı. Bugünlerde ise bu eylemciler CIA, İsrail, Siyonizm, Türkiye hatta Azerbaycan casusları olarak adlandırılıyorlar. Bu uygulamalarla egemen düzen azınlıklaştırılmış toplulukların eşit muamele, adalet ve tarafsızlık gibi yasal taleplerini reddetmektedir. Etnik ve dilsel tabanlı her türlü faaliyet vahşice bastırılmakta ve çeşitli milliyetlerin kendi kaderini tayin etme hakkı şiddetle inkar edilerek ayıplanmaktadır. Ekonomi cephesindeyse devlet ülkenin kaynaklarını fabrikalar, altyapı ve kalkınma projeleri kurmak için İsfahan, Şiraz, Yezd ve Kerman gibi Fars nüfuslu şehirlere yoğunlaştırmakta , Kürdistan, Beluçistan, Azerbaycan ve diğer Fars olmayan bölgeler ise gün geçtikçe fakirlik ve yoksunluğa daha çok saplanmaktadır.

Irkçı Düzene Karşı Direniş
Sonuç olarak günümüzdeki Güney Azerbaycan Hareketi ve diğer azınlıklaştırılmış toplulukların hareketleri, bu ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı bağlamda ele alınmalıdır. Tarih, dil, edebiyat ve eğitim sistemi, dışlanmış "Öteki" üzerinde tahakküm ve boyun eğdirme mücadelesinin devam ettiği temel alanlar haline gelmiştir. Egemen grup bu öncelikli alanları, baskıcı politik zeminini sürdürmek, hakimiyetini ve ayrılıkçı statüsünü meşrulaştırmak ve zalimane tavrını haklı çıkarmak için kullanmaktadır. Ötekileştirilmiş kesim ise aynı alanları, sorgulamak, meydan okumak, mücadele etmek ve nihayetinde baskıcı egemen düzeni yenmek amacıyla kullanmaktadır. Örneğin dilsel alanda, azınlıklaştırılmış halkların dilleri yasaklanmış ve egemen düzen, kendi dilini onların yerine geçirmiştir. Diğer yandan azınlıklaştırılmış kesim, dışlanmış yerel dilini geri isteyerek diriltmeye ve böylece kendini tanımabilmeye, ifade edebilmeye ve yönetebilmeye çalışmaktadır. Egemen kesimin tarihi, dışlanmış "Öteki"nin meşruiyetini inkar etmek için kullanması gibi ötekileştirilmiş olan da, egemen düzen tarafından dayatılmış olan tarihi, kendi tarih tezleriyle reddetmektedir. Egemen düzen, eğitim sistemini, ırkçılık ve asimilasyon politikalarını uygulamak için kullanmaktadır. Diğer kesim ise eğitim ve okullaşmanın amacını, herkese tarafsızlık, eşitlik ve adalet sağlayabilmek için yeniden tanımlamaktadır.

Dışlanmış taraf, ırkçılık ve baskıya karşı tüm gücüyle savaşırken, tarih, edebiyat, dil ve eğitim sistemi gibi stratejik alanlara çok az erişimi olduğu için mücadelesinin ne kadar zahmetli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Sömüren ve sömürülen arasındaki mücadelenin sonucuna hayati etkileri olan bu alanlar çoğunlukla egemen kesimin kontrolündedir. Egemen düzen kendi halinde bırakılırsa, ötekileştirilen tarafın sonunda sömürgeciliğin, baskı ve ırkçılığın temellerini sarsabilme ihtimali çok azdır. Buna göre dünyanın her yerindeki ilerici güçlerin, bu ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı mücadelelerin farkına vararak onlara her yolla destek olmaları şarttır.


*Dr. Ali Reza Asgharzade, Toronto Üniversitesi Siyasi Bilimler, Felsefe ve Sosyoloji bölümlerinden mezun olup York Üniversitesi Sosyoloji Departmanında öğretim üyesidir.
Asgharzade'nin uzmanlık alanları Küreselleşme, İran Çalışmaları, Ortadoğu Kültür ve Toplumları, Sosyal Teori, Eğitim Sosyolojisi ve Sosyal Eşitsizliği içermektedir. Yazıları birçok uluslararası dergide yer bulan Asgharzade'nin son kitabı "İran ve Çoğulculuğun Ayak Sesleri, Ari Irkçılığı, İslami Köktendincilik ve Demokratik Çabalar” (Iran and the Challenge of Diversity: Aryanist Racism, Islamic Fundamentalism, and Democratic Struggles) 2007 yılında Kanada'da yayınlanmıştır.


Devamını oku...

25 Ağustos 2009 Salı

Ali Reza Ferşi Serbest Bırakıldı

Güney Sesi: İran'da Azerbaycanlı kültürel aktivist ve Tebriz Üniversitesi öğretim görevlisi mühendis Ali Reza Ferşi, 95 gün gözaltında tutulduktan sonra 70 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakıldı.

Ferşi, 22 Mayıs'da Tebriz'de El Gölü (Şah Gölü) parkına düzenlenen geniş katılımlı bir yürüyüşte, Azerbaycanlıların anadilde eğitim hakkıyla ilgili slogan atması nedeniyle güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmıştı.

Devamını oku...

23 Ağustos 2009 Pazar

Gözaltındaki Ali Reza Ferşi'nin Durumu Belirsizliğini Koruyor

Güney Sesi: İran'da Tebriz Üniversitesi öğretim görevlisi ve Azerbaycanlı kültürel aktivist Mühendis Ali Reza Ferşi, 22 Mayıs'tan beri anadilde eğitim hakkı talebi nedeniyle gözaltında tutuluyor. Ferşi'nin anadil ve kültürel haklar aktivisti olan eşi Sima Didar da 18 Haziran'da yetkililer tarafından eşini hapishanede ziyaret etmeye çağrıldığı sırada gözaltına alınmış ve bir ay sonra serbest bırakılmıştı. Ferşi'nin avukatı Abbas Cemali, VOA kanalının Farsça bölümüyle yaptığı röportajda müvekkilinin durumunun detaylarını açıkladı:

Mühendis Ali Reza Ferşi 22 Mayıs'ta Tebriz'de El Gölü (Şah Gölü) parkında gözaltına alınmış ve kendisine "milliyetçilik" ile "bölücülük" suçlamaları yöneltilmiştir. Bir diğer suçlama "İran Halkın Mücahidleri kuruluşunun taraftarı olmak"tır ki bu iki suçlamanın yanyana gelmesi hiç bir zaman düşünülemez, yine de kendisi bu suçlamalarla gözaltına alınmış olup hala hapishanede tutulmaktadır. Sorgulanması tamamlanmıştır ama hala tutuklama kararıyla hapishanededir, biz karara itiraz ettik ama mahkeme hala herhangi bir karara varmış değil.

VOA: Müvekkilinizle şu ana kadar hiç görüşebildiniz mi?

-Evet kendisiyle iki ya da üç kere iletişim kurabildim ama dosyasını incelemeye fırsatım olmadı çünkü sorgulama sürecinde bu imkan yoktu ve şu ana kadar da mümkün olmadı.

VOA: Kendisinin eşinin de gözaltına alınarak bir süre hapishanede tutulduğu söyleniyor. Bu konuda bilgi verebilirmisiniz?

Evet, eşi de aynı suçlamalarla gözaltına alındı ve ne yazık ki gözaltına alınma şekli hiç bir ahlaki ve yasal yönteme uygun değildi, bir gün yetkililer beni arayarak, o güne kadar tecritte tutulan ve görüşmemize izin verilmeyen Ferşi'yi görmesi için eşini Tebriz'de İstihbarat Bakanlığı'nın gözaltı merkezine getirmemi söylediler, ben de kendilerine güvenerek Sima Didar'la oraya gittim ancak ne yazık ki oraya vardığımızda güvenlik memurları bir celb belgesini göstererek görüşme izni vermek yerine kendisini gözaltına aldılar, Bayan Didar 16 gün gözaltında tutulduktan sonra 50 bin dolar kefalet karşılığında serbest bırakıldı ancak eşi hala hapishanede tutuluyor.

VOA: Ali Reza Ferşi'nin gözaltına alındığı anla ilgili bilgi verebilirmisiniz, elimizde kendisinin gözaltına alındığı sırada anadilde eğitim hakkıyla ilgili slogan attığı görüntüler var, kendisi gözaltına alındığı sırada parkta bir konuşma mı yapıyordu?

Hayır, o sırada bir konuşma yapmıyordu. Söz konusu parkta bir yürüyüş düzenlenmişti ve Azerbaycan Türkçesinin anadil olarak konuşma, okuma ve yazmada kullanılması gerektiğine inanılan bir grup da ordaydı. Onlar bu düşünceleri nedeniyle "bölücülük" suçlamasıyla karşılaştılar, oysa gözaltına alınanlardan hiçbiri ayrılıkçı değildi. İnsani kurallara göre anadilde okumak ve yazmak temel bir haktır ve Anayasanın 15. ile 19. maddelerine göre bu hakkı talep etmek de serbesttir. Bu onların bakış açısı ve o gün orada toplanma nedenleri de buydu ancak ne yazık ki gözaltına alındılar. Umarım dosyanın sorumlusu olan hakim, tutuklama kararına itiraz edişimizi dikkate alır çünkü şu anda Mühendis Ferşi 3 aydan uzun süredir gözaltında tutuluyor, oysa yöneltilen suçlamalar onun tutuklanmasını gerektirmiyor ve kendisi üniversitede öğretim görevlisi olduğu için gözaltına alınması 300-400 öğrencinin durumunun belirsiz kalmasına neden oldu. Biz itirazımızda bunu da belirttik ve umarım mahkeme bu noktayı da dikkate alarak müvekkilimi duruşma tarihine kadar serbest bırakır.


Devamını oku...

18 Ağustos 2009 Salı

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği'nin (ADAPP) Aylık Raporu- Temmuz 2009

İran'daki Azerbaycanlılara yönelik sistematik insan hakları ihlalleri 2009 yılının Temmuz ayında da devam etmiş, kültürel aktivistler geçen aylarda olduğu gibi keyfi gözaltılara, işkence ve kötü muameleye maruz kalmışlardır. Gözaltındaki aktivistlerin avukat tutma ve aileleriyle görüşme hakları tanınmamaktadır.

Gazeteci ve İnsan Hakları Savunucusu, Sekiz Yıl Hapis Cezasını Çekmek Üzere Tutuklandı
Azerbaycanlı gazeteci ve insan hakları savunucusu Said Metinpur, 11 Temmuz günü Tahran Devrim Mahkemesi 15. Şubesi tarafından çağrılarak, sekiz yıl hapis cezasını çekmek üzere Evin Hapishanesine gönderilmiştir. Said Metinpur, 25 Mayıs 2007 tarihinde Zenjan şehrinde gözaltına alınarak, 278 gün boyunca mahkemeye çıkarılmadan ve suçlamaları belirtilmeden hücrede tutulmuş, daha sonra 500 bin dolardan çok teminat karşılığında serbest bırakılmıştı. 9 Haziran 2008'de Tahran Devrim Mahkemesinin 15. Şubesinde kapalı celsede Hakim Salavati'nin başkanlığında yargılanan gazeteci, "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) suçlamasıyla yedi ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamasıyla bir yıl olmak üzere, toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Azerbaycanlı insan hakları savunucusuna verilen bu ceza, Kasım ayında Tahran Temyiz Mahkemesi tarafından da onaylanmıştı. Said Metinpur, serbest bırakıldıktan sonra gözaltı döneminde gördüğü baskılardan kaynaklanan bel ağrısı ve sindirim sistemi sorunları gibi sağlık sorunları çekmeye başlamıştı.

Güvenilir kaynakların ifadelerine göre İran İstihbarat Bakanlığı görevlileri Metinpur’u yapmadığı suçlara itiraf etmesi için işkence etmişlerdir. Bu süre boyunca onun avukatı ve ailesiyle iletişim kurması engellenmiştir. Aktivistin kardeşi Ali Rıza Metinpur da, kendisine yönelik baskıların bir devamı olarak 28 Ağustos 2008 tarihinde gözaltına alınmıştı.

Tahran Üniversitesi felsefe bölümü mezunu ve haftalık yayınlanan "Yarpaq" (Azerbaycan Türkçesi’nde: Yaprak) ile "Moc-e Bidari" (Farsça: Uyanış Dalgası) dergilerinin yazı işleri topluluğu üyesi, webblog -internet günlüğü- yazarı ve insan hakları savunucusu olan Metinpur, Türkiye'ye yaptığı bir yolculuktan sonra bu suçlamalarla karşılaşmıştır.
Uluslararası Af Örgütü, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Front Line ve Gazetecileri Savunma Birliği kuruluşları daha önce yayınladıkları raporlarda Said Metinpur'u düşünce suçlusu olarak gördüklerini belirterek hiç bir ön şart olmadan bir an önce serbest bırakılmasını talep etmişlerdir.

Azerbaycanlı Öğrenci Aktivistler Tutuklandı
Tebriz Devrim Mahkemesi tarafından bir yıl kesin ve iki yıl şartlı hapis cezasına çarptırılan Azerbaycanlı öğrenci aktivistler Feraz Zehtab, Aydın Haceyi ve İhsan Necefi, 8 ve 9 Temmuz günlerinde tutuklanarak hapis cezalarını çekmek üzere Tebriz Hapishanesine gönderilmiştir.

9 Şubat 2009'da "Azoh" (Azerbaycan öğrenci hareketi) adlı webblogun yazarlığıyla ilgili Tebriz Devrim Mahkemesi 1. Şubesinde Hakim Hemler tarafından yargılanan Tebriz Üniversitesi öğrencileri Seccad Radmehr, Feraz Zehtab, Aydın Haceyi, Amir Merdani, İhsan Necefi ve Malek Eşter İsfahan Üniversitesi öğrencisi Mecid Makudi "sistem aleyhine propaganda" ve "milli güvenlik aleyhine faaliyet eden kuruluşa üyelik" suçlamalarıyla, daha sonra Temyiz Mahkemesi tarafından da onaylanan bir yıl kesin ve iki yıl şartlı hapis cezasına çarptırılmışlardı.

Adı geçen aktivistler 2008 yılının yaz aylarında Tebriz’ın istihbarat görevlileri tarafından gözaltına alınmış ve yaklaşık üç ay boyunca işkence altında gözaltında tutulup teminat karşılığında serbest bırakılmışlardı.

Uzun süren gözaltı dönemleri ve yeni gözaltılar
Meşkinşehr (Hıyav) şehrinde, Azerbaycanlı kültürel aktivist ve üniversite öğrencisi Cafer Agamohammedi, 21 Temmuz'da öğrenci evinde güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmıştır. Aktiviste şu ana kadar ailesi ve yakınlarıyla iletişim kurma izni verilmemiştir. görevliler, aktivisti gözaltına aldıkları sırada evini arayarak kitaplarına, not defterlerine ve diğer kişisel eşyalarına el koymuşlardır.

Yerel kaynakların ifadelerine göre adı geçen aktivistin gözaltına alınmasının, Haziran ayının sonlarında Meşkinşehr'de Azerbaycanlıların anadil ve kültürel haklarıyla ilgili yayılan ve eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin Azerbaycanlılarla ilgili fıkra anlatırken görüntülendiği videonun kınandığı bildirilerden kaynaklanmasına ihtimal verilmektedir.

Yazar ve Türkçe öğretmeni Hasan Abdullahi (Ümidoğlu) 13 Temmuz günü Tebriz'deki evinde emniyet memurları tarafından gözaltına alınarak, İstihbarat Bakanlığı gözaltı merkezine ve daha sonra Tebriz Hapishanesine nakledilmiştir. Adı geçen aktivistin yakınlarının ifadelerine göre şu ana kadar, gözaltına alınma nedeniyle ilgili bilgi alınamamıştır. Güvenlik güçleri, aktivisti gözaltına aldıkları sırada evini arayarak bazı kitaplarına ve yazılarına el koymuşlardır.

9 Haziran'da Tahran'ın İslamşehr bölgesinde gözaltına alınan Azerbaycanlı kültürel aktivist Mahmud Ocaklı, 19 Temmuz'da ailesiyle görüşebilmiştir. Yakınlarının açıklamalarına göre Ocaklı'nın dosyasından sorumlu olan hakim, kendisini 50 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakma kararı vermiş, ancak ailesi ve yakınları henüz bu miktarı temin edip mahkemeye ödeyememişlerdir.

Serbest Bırakılanlar
9 Haziran'da Mahmud Ocaklı'yla birlikte gözaltına alınarak Evin Hapishanesine nakledilen Azerbaycanlı kültürel aktivist Behnam Şeyhi, 55 gün gözaltında tutulduktan sonra 3 Ağustos günü 50 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakılmıştır.

Şeyhi gözaltı döneminin neredeyse tamamını Evin Hapishanesi'nin 209. bölümünde fiziksel ve psikolojik baskılar altında geçirmiş ve kötü muameleyi protesto etmek için girdiği 15 günlük açlık grevi sonucunda böbrek rahatsızlığına yakalanarak 2 gün boyunca hastanede tutulmuştur.

Adı geçen aktivistler, İslamşehr mahallelerinde, Cumhurbaşkanı adayı Musevi'nin propaganda çalışmalarının yer aldığı duvarlara Farsça "Azerbaycanlıların Talebi: Anayasanın 15. ve 19 maddelerinin uygulanmasıdır" sloganını yazmaları ve aynı sloganı kağıt paralara basmalarıyla ilgili olarak gözaltına alınmışlardı.

Meşkinşehr (Hıyav) şehrinde 31 Mayıs günü İstihbarat Bakanlığı görevlileri tarafından gözaltına alınarak Erdebil Hapishanesine nakledilen Azerbaycanlı kültürel aktivistler İlgar Müezzinzade, Mansur Seyfi ve Ferdin Nobaht, teminat karşılığında serbest bırakılmışlardır.

İlgar Müezzinzade 23, Ferdin Nobaht ve Mansur Seyfi ise 38 gün gözaltında tutulduktan sonra 8 Temmuz günü kişi başı 30 bin dolar teminat karşılığında serbest kalmış ve suçlamaları "sistem aleyhine propaganda yapmak" olarak belirtilmiştir.

Yerel kaynakların ifadelerine göre bu aktivistler, Haziran ayının sonlarında Meşkinşehr'de Azerbaycanlıların anadil ve kültürel haklarından bahsedilen ve eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin Azerbaycanlılarla ilgili fıkra anlatırken görüntülendiği videonun kınandığı bildirilerin dağıtımından sonra gözaltına alınmışlardır.

16 Haziran günü, tutuklanan Azerbaycanlı gazeteci ve insan hakları savunucusu Said Metinpur'un serbest bırakılması için düzenlenen dua toplantısıyla ilgili olarak gözaltına alınarak Zenjan şehrindeki İstihbarat Bakanlığı gözaltı merkezine nakledilen Azerbaycanlı kültürel aktivistler Rıza Abbasi, Ahmed Medadi ve Mühendis Rauf Taheri, 12 gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra 20 bin dolar kefalet karşılığında serbest bırakılmışlardır.

Bundan önce Zenjan şehrindeki İstihbarat Bakanlığı memurları, Said Metinpur'un anne ve babasını çağırarak, hiç bir Azerbaycanlı aktivisti evlerine almamaları, aksi takdirde Evin Hapishanesindeki oğullarına kötü davranılacağı yönünde tehdit etmişlerdir.

Aynı gün Zenjan şehrindeki kültürel aktivistlerden Tevekkül Ganilu, şehrin İstihbarat Bakanlığı ofisinde birkaç saat boyunca sorgulanarak serbest bırakılmıştır. Memurlar Ganilu'ya, Said Metinpur için dua toplantısı düzenlenmesinin kanunlara aykırı olduğunu söylemişlerdir. Güvenlik memurları ayrıca, Zenjan'daki bir çok Azerbaycanlı kültürel aktivisti telefonla arayarak kendilerine söz konusu toplantıya katılmamalarını, aksi takdirde topluca gözaltına alınacaklarını söyleyerek tehdit etmişlerdir.

Alevi Tutuklu Yunis Agayan'ın İdam Haberi Tekzip Edildi
Urmiye Hapishanesindeki Azerbaycanlı Alevi (Ehl-i Hakk) tutuklu Yunis Agayan'ın ailesi ve yakınları, internette yayılan idam haberini tekzip etmişlerdir.

Yakınlarının ifadelerine göre Yunis Agayan, memurlar tarafından tartışma çıktığı gerekçesiyle hücreye hapsedilmiş ve burda beş gün boyunca psikolojik işkenceler altında tutulduktan sonra, hapishanenin genel bölümüne nakledilmiştir.

Yunis Agayan, Mehdi Kasımzade, Sehend Ali Mehemmedi, Bahşali Mehemmedi ve İbadullah Kasımzade, Ehl-i Hakk (Alevi) inancının Ateşbeyli tarikatına mensup olup, Batı Azerbaycan eyaletinin Koşaçay (Miyandoab) eyaletinde 4 yıl önce güvenlik güçleriyle Alevi köylüler arasında çıkan çatışmada tutuklanmışlardı. Mahkemede idam cezasına çarptırılan Azerbaycanlı Alevilerin üçünün cezası, temyiz mahkemesinin kararıyla Yezd Hapishanesi’nde 13 yıl hapis cezasına dönüştürülmüş, ancak Mehdi Kasımzade ve Yunis Agayan'ın idam cezaları kaldırılmamıştı. 27 yaşındaki Alevi mahpus Mehdi Kasımzade 28 Şubat 2009 sabahı idam edilmiştir, halen Urmiye Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Yunis Agayan'ın idam hükmünün ne zaman infaz edileceği ise bilinmemektedir.

Uluslararası Af Örgütü, 27 Nisan Pazartesi günü yayınladığı acil eylem çağrısında Yunis Agayan'ın durumuyla ilgili endişelerini bildirerek idam hükmünün kaldırılması çağrısında bulunmıştur.

Yıllık Babek Kalesi Toplantısına Katılımın Engellenmesi
İran güvenlik güçleri, Babek Kalesi toplantısı öncesinde, 2-3 Temmuz günleri Babek Kalesi ve Keleyber kasabası civarında toplanmayı yasakladığını duyurmuştur. Bu yasağın nedeni, bölgede Devrim Muhafızları'nın (Sepah Pasdaran) askeri manevra yapmayı planlaması olarak gösterilmiştir. İran Devrim Muhafızları ayrıca Eher şehri ve Keleyber kasabasında bildiriler yayarak halka, bu günlerde Babek Kalesi'ne gitmekten uzak durmaları çağrısında bulunmuşlardır.

Azerbaycanlılar her yıl, Azerbaycan milli kahramanı Babek Hürremdin'in doğum yıl dönümü olan 2-3 Temmuz günlerinde, İran'ın kuzeybatısındaki Keleyber kasabasında bulunan Bezz -Babek- Kalesinde bir araya gelerek kültürel anma toplantıları gerçekleştirmektedirler. Ancak İran devleti, 2005 yılından beri bu kültürel toplantıların yapılmasını engellemekte ve bir hafta öncesinden bu tarihi kaleye giden yolları kapatarak bölgede askeri manevralar yapmaktadır.

Bir Kadın Tebriz'de Recm Edilme Tehlikesiyle Karşı Karşıya
Sakine Mohammadi (Aştiyani) adlı Azerbaycanlı kadın, Tebriz şehrinde recm (taşlanarak öldürülme) cezasına çarptırılmıştır. O, dört yıldan beri "zina" suçlamasıyla Tebriz Hapishanesi'nde tutulmaktadır.

Avukat Muhammed Mustafavi'nin Azerbaycan Cumhuriyetinden yayın yapan "Azadlıq" radyosuyla yaptığı röportajda verdiği bilgilere göre "Aştiyani, daha önce aynı suçlamayla 100 kırbaç cezasına çarptırılmıştır. Ancak bu cezanın uygulanmasından sonra eşinin bilinmeyen bir şekilde öldürülmesi üzerine tekrar yargılanmıştır. O mahkemede, başka erkeklerle ilişki kurarak zina yaptığını 'itiraf etmeye' zorlanmıştır, ancak kendisi mahkeme önünde bu itirafını defalarca tekzip etmiş ve bunu söylemeye mecbur edildiğini açıklamıştır. Davaya beş hakimden oluşan bir heyet bakmış ve hakimlerden ikisi beraat, üçü ise recm cezası verilmesine karar vermiştir."

Avukat, hakimlerden ikisinin beraat kararı vermesini, daha önce 100 kırbaç cezası uygulanmasını ve diğer faktörleri göz önünde tutarak karara itiraz etmiş ve temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Bu yılın Haziran ayında İran'da recm ve el kesme gibi cezalara son verilmesi gündeme gelmiş, ancak bu maddeler anayasadan kaldırılmamıştı.

Devamını oku...

16 Ağustos 2009 Pazar

"Said Metinpur'un Sağlık Durumu Ağır"

Güney Sesi: İran'da Temmuz ayında tutuklanarak 8 yıllık hapis cezasını çekmek üzere Evin Hapishanesine nakledilen Azerbaycanlı insan hakları savunucusu Said Metinpur'un sağlık durumu ağır. İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği (ADAPP) sözcüğü Vahid Karabağlı'nın açıklamalarına göre onun tedavi başvurularına cevap verilmiyor. VOA Radyosunun Azerbaycan bölümünün V. Karabağlı'yla yaptığı röportaj aşağıdadır:

VOA: Sizdeki bilgilere göre Said Metinpur'un sağlık durumu nasıl? Genel olarak onla iletişim kurma imkanınız var mı?

- Said Metinpur'un sağlık durumu şu anda ağır. Çünkü o daha önceki gözaltı döneminde ağır işkenceler altında sorgulanmıştı. Açıklamalara göre şu anda tutulduğu yerin koşulları sağlıklı değil, 10 kişilik koğuşta 30 kişi tutuluyor. Metinpur'un cezaevine nakledildiği sırada da bazı sağlık sorunları vardı. Şu anda tedavi görmesine izin veirlmiyor. Ailesi tedavi başvurularına yanıt verilmediğini söylüyor. Bu yüzden şu anda baş ve bel ağrıları, baş dönmeleri var. Ailesi başka bir şehirde yaşadığı için görüşmeleri zor, ancak haftada bir kaç kez telefonla konuşabiliyorlar.

VOA: Said Metinpur'un tutuklanma nedeni nedir?

- Said Metinpur 2007 yılının Mayıs ayında tutuklanmıştı. Dokuz aylık gözaltı süresinin yedi ayını tecritte (hücrede) geçirdiği için ailesiyle iletişim kuramıyordu. Hatta ailesi onun nerde tutulduğunu ve hangi suçlamaların yöneltildiğini de bilmiyordu. Şu anda ise "milli güvenliği bozmak", "sistem aleyhine propaganda" ve "yabancı ülkelerle iletişim kurmak" suçlamalarıyla tutuklu bulunuyor. Ona, "İran'da kadife devrim yapmaya çalıştıkları" iddiasıyla 8 yıl hapis cezası verildi. Ancak Metinpur'un çalışmaları hiç bir zaman siyasi olmamıştı, o her zaman İran'daki Azerbaycanlıların insan hakları ve anadilde eğitim hakkının önemini vurgulardı. Bunlar ise devleti korkutuyordu.

VOA: Said Metinpur'un avukatının da tutuklandığı söyleniyor. Şu anda onu kim savunuyor?

- Doğrudur, Metinpur 8 yıl hapis cezasına itiraz ederek temyiz başvurusunda bulunmuştu. Cezanın onaylanmasının ardından avukat Muhammed Ali Dadkhah'ı seçim sonrası protestolarla ilgili olarak tutukladılar. Sonuçta Metinpur avukatsız kalarak mahkemeye çağrıldı ve tutuklandı. Şu anda ailesi başka bir avukatla görüşüyor. Avukat daha çok onun sağlık durumunun ağır olması ve tedavi başvurularıyla ilgileniyor.

http://www.voanews.com/azerbaijani/2009-08-15-voa6.cfm

Devamını oku...

6 Ağustos 2009 Perşembe

Evin Hapishanesindeki Said Metinpur'un Sağlık Durumu Kötüleşiyor

Güney Sesi: Yerel kaynaklardan alınan raporlara göre İran'da tutuklanan Azerbaycanlı gazeteci ve insan hakları savunucusu Said Metinpur'un sağlık durumuyla ilgili endişeler artıyor.
Mide kanaması geçiren, sindirim sistemi, bel ağrıları, baş dönmesi ve kalp rahatsızlıkları olan gazetecinin cezaevinde tedavi gormesine izin verilmediği ve hapishanede sağlıksız bir ortamda tutulduğu bildiriliyor.

11 Temmuz günü Tahran Devrim Mahkemesinin 15. Şubesine çağrılarak burada tutuklanan ve hapishaneye nakledilen Metinpur'un, tutuklandığı günden beri ailesiyle ve avukatıyla görüşmesine izin verilmiyor.

Tahran Üniversitesi felsefe bölümü mezunu olan Metinpur, internet siteleri, dergi ve gazetelerde yayınlanan makaleleri ve insan hakları faaliyetleri nedeniyle 25 Mayıs 2007 tarihinde gözaltına alınarak 9 aydan uzun süre boyunca, mahkemeye çıkarılmadan ve suçlamaları belirtilmeden gözaltında tutulmuş, daha sonra 500 milyon tomen (yaklaşık 600 bin dolar) teminat karşılığında serbest bırakılmıştı. Bu sürenin ilk 7 ayını hücrede, son iki ayını ise Evin Hapishanesi'nin 4 kişilik koğuşunda geçiren gazetecinin sağlık sorunlarının bu dönemde başladığı biliniyor.

9 Haziran 2008'de avukatının katılmadığı kapalı celsede "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamalarıyla yargılanan Metinpur, toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve bu ceza Tahran Temyiz Mahkemesi tarafından da onaylanmıştı.

Said Metinpur'un serbest bırakılması için yakınları ve Azerbaycanlı aktivistler tarafından verilen çabalar ise güvenlik memurları tarafından bastırılıyor. Son olarak 16 Temmuz'da ailesinin evinde yapılacak olan dua toplantısından önce üç aktivist istihbarat bakanlığı memurları tarafından gözaltına alınmışlardı.

Devamını oku...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Bir Kadın Tebriz'de Recm Edilme Tehlikesi Altında

Güney Sesi: Yerel kaynaklardan alınan haberlere göre İran'da Sakine Mohammadi (Aştiyani) adlı bir kadın, Tebriz şehrinde recm (taşlanarak öldürülme) cezasına çarptırıldı. Aştiyani'nin avukatı Muhammed Mustafavi'nin internet sitesinde verdiği bilgilere göre O, dört yıldan beri "zina" suçlamasıyla Tebriz Hapishanesi'nde tutuklu bulunuyor. 43 yaşındaki iki çocuk annesi Aştiyani, daha önce aynı suçlamayla 100 kırbaç cezasına çarptırılmıştı.

Avukat Mustafavi'nin, İran Yargı Başkanı Ayetullah Mahmud Şahrudi'ye, cezanın kaldırılması için bir mektup yazdığı belirtildi. O, Azerbaycan Cumhuriyeti'nde yayın yapan "Azadliq" radyosuna verdiği röportajda durumu şöyle açıkladı: "Maalesef İran'da eğitimsiz, yoksul ve ailesiyle ciddi sorunları olan kadınlar bu cezaya çok sık maruz kalıyor. İran'da kanunlara göre kadının eşinden boşanmasının çok zor olduğunu dikkate alırsak, bazı kadınlar evliliklerini mecburen devam ettiriyorlar....Bayan Mohammadi çok genç yaşta evlenmiş ve eşiyle her zaman sorunları olmuş, O çeşitli nedenlerle başka iki erkekle duygusal ilişki kurmuş ve bunun ortaya çıkmasından sonra kendisine 100 kırbaç cezası verilmiş ve uygulanmıştır. Bundan bir süre sonra eşi, hala bilinmeyen bir şekilde öldürüldü. Cinayetle ilgili Bayan Mohammadi tekrar yargılandı ve mahkemede "zina yaptığını" itiraf etmeye zorlandı, oysa o daha önce verdiği itirafları reddetmiş ve bunların baskı altında alındığını belirtmişti. Davaya beş hakimden oluşan bir heyet bakıyor, hakimlerden ikisi beraat, üçü ise recm cezası verilmesine karar verdi. Ben ise temyiz başvurusunda bulundum ama Onun, gizlice recm edilmesine de ihtimal veriyorum."

Uluslararası "Stop Stoning Now" kampanyası tarafından da Sakine Mohammadi için internette mektup eylemi başlatıldı.

Devamını oku...

23 Temmuz 2009 Perşembe

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutuklu, Evin Hapishanesinden Hastaneye Nakledildi

Güney Sesi: İran'da gözaltındaki Azerbaycanlı kültürel aktivist Behnam Şeyhi, tutuklama belgesi olmadan gözaltına alınmasını ve bu sırada memurların kendisi ve kardeşini darp etmesini protesto etmek için girdiği açlık grevi nedeniyle hastaneye kaldırıldı.

Tahran'da Evin Hapishanesinin (istihbarat bakanlığı kontrolündeki) 209. bölümünde tutulan Azerbaycanlı aktivistin, ailesinin açıklamalarına göre 15 kilo kaybettiği açlık grevi, şiddetli böbrek rahatsızlığı geçirmesine neden oldu.

Aktivistin ailesi ve yakınlarının, Tahran Emniyet Savcılığının 2. Şubesine, Şeyhi'nin suçlamaları ve durumunu öğrenmek için yaptıkları başvurular ise yanıtsız kaldı.

Azerbaycanlı kültürel aktivist Behnam Şeyhi, 9 Haziran 2009 günü, diğer bir aktivist olan Mahmud Ocaklı ile birlikte Azerbaycanlıların anadil haklarıyla ilgili İslamşehr mahallelerinin duvarlarına Farsça "Azerbaycanlıların Talebi: Anayasanın 15. ve 19 maddelerinin uygulanmasıdır" sloganını yazmalarıyla ilgili olarak gözaltına alınmış, aktivist ve kardeşi bu sırada memurlar tarafından darp edilmişlerdi.

Behnam Şeyhi 13 Kasım 2008 tarihinde Rey şehrindeki Settar Han'ı (İran'da Meşrutiyet Devriminde rol oynayan Azerbaycanlı tarihi kahraman) anma töreninde de gözaltına alınmış ve bir günden sonra kefalet karşılığında serbest bırakılmıştı.

Devamını oku...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

İran'da Azerbaycanlı Öğrenci Aktivist Gözaltına Alındı

Güney Sesi: İran'da Erdebil eyaletine bağlı Meşkinşehr (Hıyav) şehrinde, Azerbaycanlı üniversite öğrencisi ve kültürel aktivist Cafer Aga Mehmedi, 21 Temmuz'da öğrenci evinde güvenlik memurları tarafından gözaltına alındı. Memurların, aktivisti gözaltına aldıkları sırada evini arayarak kitaplarına, not defterlerine ve diğer kişisel eşyalarına el koydukları bildirildi. Aktiviste şu ana kadar ailesiyle iletişim kurma izni verilmedi.

Yerel kaynakların ifadelerine göre adı geçen aktivistin gözaltına alınmasının, Haziran ayının sonlarında Meşkinşehr'de Azerbaycanlıların anadil ve kültürel haklarıyla ilgili yayılan bildirilerden kaynaklanmasına ihtimal veriliyor.

Devamını oku...

21 Temmuz 2009 Salı

Bianet: İran'da Muhaliflere Baskının Son Örneği: Gazeteci Metinpur Cezaevinde

Said Metinpur, 9 Haziran 2008'de Tahran Devrim Mahkemesinde avukatının katılmadığı kapalı celsede "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamalarıyla yargılanarak toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İran'da Azerbaycanlıların yıllardır devam eden kimlik, eşitlik ve hak mücadelesi, baskılarla karşılaşmaya devam ediyor. Büyük çoğunluğunu kültürel çalışmaların oluşturduğu barışçıl faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınarak insanlıkdışı kötü muamele gören yazarlar, avukatlar ve aydınlar; sokak ortasında öldürülen gençler; henüz ortaokul ve lise çağlarında anadilde eğitim hakkı talebi nedeniyle devletin baskılarıyla, gözaltı ve işkenceyle tanışanlar; bütün uluslararası hukuk yasalarına, aynı zamanda insanlık ve ahlak kurallarına aykırı şekilde avukatsız ve kapalı olarak görülen mahkemelerde savunma hakkı verilmeden "yargılanarak" ağır hapis, sürgün ve hatta kırbaç cezalarına çarptırılanlar...

Birçok örnek vermek mümkün. İlk akla gelen isimlerden biri olan ve hareketin önde gelen aktivistlerinden gazeteci Said Metinpur ise 11 Temmuz'dan beri Tahran Evin Hapishanesi'nde tutuklu.

34 yaşındaki Said Metinpur, merkeze yakınlığı nedeniyle Farslaştırma ve asimilasyon politikasının etkilerinin yoğun olduğu Zenjan şehrinde, Azerbaycan kültürü ve insan haklarıyla ilgili çalışmalar yapmaktaydı. O, bu şehirde yayınlanan yerel haftalık gazetelerde, Farsça yayın yapan "Moc-e Bidari" (Uyanış Dalgası) gazetesinde ve Zenjan Üniversitesi'nde yayınlanan Azerbaycan Türkçesindeki Ses adlı edebiyat ağırlıklı dergide yazarlık yapıp, Azerbaycan Türkçesi ve Farsça olarak yayınlanan Yapraq (Azer.: Yaprak) öğrenci dergisinin yazı heyeti üyesiydi. Tahran Üniversitesi felsefe bölümü mezunu olan aktivist, aynı zamanda yayınladığı webblogunda siyasi ve kültürel yazılarına yer veriyordu.

Ancak devleti rahatsız ediyormuş gibi görünen bu çalışmalar, istihbarat bakanlığı ile güvenlik güçlerinin çeşitli baskılarına sebep oldu. 21 Şubat 2007'de UNESCO tarafından ilan edilen Dünya Anadili Günü'nün Zenjan'daki kutlamaları sırasında yapılan barışçıl gösteriler polisin sert müdahelesiyle sonuçlanmış, Said Metinpur, kardeşi Ali Rıza Metinpur ile birlikte gözaltına alınarak 10 gün boyunca İstihbarat Bakanlığı merkezinde sorgulanmıştı. Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarına göre polis tarafından götürüldüğü sırada dudaklarının kanıyor olması, onun darp edildiği izlenimini uyandırmıştı.

Said Metinpur aynı yıl 25 Mayıs günü İstihbarat Bakanlığı memurları tarafından gözaltına alındı. "Advar News" adlı Farsça haber sitesinde yayınlanan raporu göre Metinpur ve eşi Atiye Taheri, Zenjan'da bir sokakta evlerine dönerken memurlar tarafından durduruldular. Haklarında tutuklama emri olduğunu söyleyen memurlar, çifte damgasız ve imzasız bir belge gösterdiler ve buna itiraz eden Metinpur ve eşini, gözlerini bağlayarak bir arabaya bindirdiler. Eşi evine götürülürken kendisi gözaltına alınarak İstihbarat Bakanlığı merkezine nakledildi. Raporlara göre memurlar daha sonra çiftin evini 5 saat boyunca arayarak kişisel eşyalarına, defterlerine, kasetlerine ve fotograf albümlerine el koydular.

İran İslam Cumhuriyeti Anayasasına göre, bir insan suçlamaları belirtilmeden sadece 24 saat, suçlamaları belirtildikten sonra ise toplam 48 saat gözaltında tutulabilir. Metinpur ise suçlamaları belirtilmeden tam 278 gün boyunca, yani dokuz aydan çok, gözaltında tutularak sorgulandı. Eşi Atiye Taheri'nin VOA Persian kanalıyla yaptığı röportajdaki açıklamalarına göre "O, gözaltı süresinin yedi ayını, fiziksel ruhsal ve psikolojik işkenceler altında tecritte (hücrede) geçirdi. Söz konusu işkencelerin bedensel ve ruhsal izleri hala etkisini koruyor; kendisi şiddetli bel ve mide ağrıları ve özellikle son günlerde baş dönmesi yaşıyor." Röportajın tamamına ulaşmak için tıklanyınız.

Uluslararası Af Örgütü'nün raporunda, Evin Hapishanesi'nde aynı dönem tutuklu bulunan diğer mahkumların açıklamalarına dayanarak verilen bilgilerde memurların Metinpur'dan, kamera önünde kaydedilecek olan bir "itiraf" almak için işkence ettikleri belirtilmiştir.

Front Line, Uluslararası Af Örgütü, International PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler ve diğer bazı insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre bu süre boyunca aktivistin avukatıyla ve ailesiyle görüşmesi engellendi. Eşi A. Taheri yetkililerin tavrını verdiği röportajda böyle açıklıyor:

"Said'in 9 aydan uzun süren gözaltı döneminde, ilk 7 ay boyunca tamamen habersizdik ve bu dönemde sadece birkaç telefon görüşmesi gerçekleşebildi ve böylece hayatta olduğundan emin olabildik. Son iki ayda ise Evin Hapishanesinin 209. bölümüne (*bu bölüm İran İstihbarat Bakanlığının kontrolündedir) nakledildi ve bu dönemde mahkeme yetkilileri başvurularımızı yanıtsız bıraktı. Bilgi almak istediğimiz ilk dönemlerde "böyle birinin olmadığını" söylüyorlardı, daha sonra gözaltında tutulduğunu kabul ettiler ancak dosyası mahkemeye nakledilmediği için kendisine avukat tutamadık ve avukatın defalarca yaptığı başvurular da cevapsız kaldı. 9 ay sonra, mahkeme kararı verildikten sonra avukat tutabildik ancak bu dönemden sonra avukat hiç bir şey yapamadı çünkü bizim hiç bir haber alamadığımız o 9 ayda bu yetkililer kararlarını vermişler, nitekim daha sonra Temyiz Mahkemesi de 8 yıl hapis cezasını onayladı."

Said Metinpur'un serbest bırakılması için yetkililer, 500 milyon tomen (yaklaşık 540 bin dolar) teminat talep ettiler. Gözaltına alınan bir çok aktivistin serbest bırakılması için teminat talep edilse de bu miktar diğerlerinden çok daha yüksek. Raporlara göre ailesi, bu miktarı karşılamak için ev ve bazı mülk senetlerini ipotek ettirmek zorunda kaldı.

Said Metinpur, 9 Haziran 2008'de Tahran Devrim Mahkemesinde avukatının katılmadığı kapalı celsede "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamalarıyla yargılanarak toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu suçlamanın kaynağının, aktivistin 2007 yılının Ocak ayında Türkiye'de yapılan ve Türki Cumhuriyetler ile Türk topluluklarının insan hakları durumun tartışıldığı bir konferansa katılması olduğu söylense de A. Taheri, konferansa katılan diğer şahısların serbest bırakıldıklarını açıklayarak durumun çelişkili olduğunu ifade etti: "Onun söylediklerine göre sorgulamalar sırasında Türkiye yolculuğu konusundan çok az bahsedilmiş ve aslında kendisi söz konusu insan hakları konferansında orda bulunmadı. O konferansa katılan herkes şu anda beraat etti. Bir kısmı da bir yıl şartlı hapis cezasına çarptırılarak serbest bırakıldılar." İslami rejimi yıkmakla suçlanan şahısları yargılayan İran Devrim (İnkılap) Mahkemeleri, çeşitli kuruluşlar tarafından uluslararası adil yargılama ve hukuk standartlarına uymadığı gerekçesiyle eleştiriliyorlar. Metinpur'un kararla ilgili temyiz başvurusu ise sonucu değiştirmedi. 11 Temmuz Cumartesi günü aktivist, Tahran Devrim Mahkemesi'nin 15. Şubesi tarafından mahkemeye çağrılarak burda tutuklandı ve Evin Hapishanesine nakledildi. Aynı hapishanede geçirdiği gözaltı döneminde oldukça ağır işkencelere maruz kaldığı düşünülürse şu anda da işkence ve kötü muamele riskiyle karşı karşıya olduğunu söylemek mümkün.

Devlet ise dışardaki ailesine yönelik baskılarına devam ediyor. Son olarak 16 Temmuz Perşembe günü aile bireyleri ve Azerbaycanlı aktivistler tarafından evlerinde yapılacak olan dua toplantısı öncesi eşi Atiye Taheri'nin kardeşi mühendis Rauf Taheri, insan hakları savunucusu Rıza Abbasi ve öğretmen Ahmed Medadi, istihbarat bakanlığı memurları tarafından gözaltına alındılar. Taheri 17 Temmuz'da VOA Persian kanalıyla yaptığı ikinci röportajda durumu şöyle açıkladı:

"Kardeşimin durumuna dair hiç bir bilgim yok ve İstihbarat Bakanlığı'na başvurduğumuzda hiç bir kesin yanıt alamadık, şu anda durumumuz son derece gergin ve hatta siyasi tutuklularımızın özgürlüğü için dua etmemize bile izin yok. Aslında bizim bu yaptığımız, artık her yerden umudu kestiğimizin göstergesi. Ne ulusal basın bu konudaki haberleri yayınlıyor ne de basın özgürlüğü bu konu hakkında yayın yapacak kadar gelişmiş değil ve biz artık Allah'a sığınmak zorunda kaldık ama galiba artık bu da bugün bizim ülkemizde suç sayılıyor. Bilmiyorum, artık biz çok çaresiziz ve bu çaresizliği haykırmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden..." (SZ/EÜ)

İstanbul - BİA Haber Merkezi

21 Temmuz 2009, Salı

Sevda ZENJANLI

http://bianet.org/bianet/dunya/115995-iranda-muhaliflere-baskinin-son-ornegi-gazeteci-metinpur-cezaevinde


Devamını oku...