27 Nisan 2009 Pazartesi

Uluslararası Af Örgütü, Azerbaycanlı Alevi Yunis Agayan Hakkında Acil Eylem Çağrısı Yayınladı

Güney Sesi: Uluslararası Af Örgütü, 27 Nisan 2009 Pazartesi günü, İran'da tutuklu bulunan Azerbaycanlı Alevi (Ehl-i Hakk) azınlığa mensup 26 yaşındaki Yunis Agayan'ın idam cezasının kaldırılması için bir acil eylem çağrısı yayınladı. Dünyanın her yerinden 2 buçuk milyona yakın üyesi olan Uluslararası Af Örgütü'nün acil eylem çağrısı, İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliğinin (ADAPP) çabaları sonucunda yayınlandı.


Yunis Agayan, diğer dört kişiyle birlikte Ehl-i Hakk (Alevi) inancının Ateşbeyli tarikatına mensup olup İran'ın Batı Azerbaycan eyaletinin Koşaçay (Miyandoab) eyaletinde 2004 yılının Eylül ayında devlet güvenlik güçleriyle Alevi köylüler arasında çıkan çatışmada tutuklanmışlardı. Mahkemede idam cezasına çarptırılan Azerbaycanlı Alevilerin üçünün cezası, temyiz mahkemesinin kararıyla Yezd Hapishanesinde 13 yıl hapis cezasına dönüştürülmüş, ancak Mehdi Kasımzade ve Yunis Agayan'ın idam cezaları kaldırılmamıştı. 27 yaşındaki Alevi mahpus Mehdi Kasımzade'nin idam cezası 28 Şubat 2009 sabahı infaz edildikten sonra insan hakları kuruluşları, halen Urmiye Hapishanesinde tutuklu bulunan Yunis Agayan'ın durumuyla ilgili ciddi endişe duyduklarını belirttiler.

Bunun dışında, Yezd Hapishanesinde tutuklu bulunan diğer üç Alevi mahpusun, hapishane yetkililerinin şiddetli kötü muamelelerine karşılık olarak 21 Nisan Salı gününden itibaren açlık grevine başladıkları bildirildi.


Uluslararası Af Örgütü Raporunun Türkçe Çevirisi:

KAMUSAL AI Index: MDE 13/038/2009 27 Nisan 2009

UA 113/09 İdam Edilme Tehlikesi
IRAN Yunes Aghayan, (E)

İran'ın Azerbaycanlı Ehl-i Hakk inançlı azınlığına mensup olan Yunis Aghayan, "Allah'a Karşı Düşmanlık Etmek" suçlamasıyla her an idam edilme riski altındadır.

Bu şahıs İran'ın kuzeybatısındaki Batı Azerbaycan eyaletinin Urmiye Hapishanesinde tutuklu bulunmaktadır. Diğer bir tutuklu olan Mehdi Kasımzade, aynı suçla yargılanmış ve 28 Şubat 2009 tarihinde idam edilmiştir, bu durum Yunes Aghayan'ın her an idam edilebileceğine dair endişeleri arttırmaktadır.

Yunes Aghayan, 2004 yılının Eylül ayında, Ehl-i Hakk inançlı köylüler ve güvenlik güçleri arasında çıkan iki çatışmadan sonra tutuklanmıştır. Bu topluluk, Üçtepe köyündeki çiftliklerinin girişindeki dini içerikli yazıları kaldırmayı reddetmişlerdir. Çatışmalar sırasında beş Ehl-i Hakk inançlı köylünün ve üç güvenlik görevlisinin öldürüldüğü belirtilmiştir.

Yunes Aghayan ve diğer dört tutuklu, Mahabad İnkılap Mahkemesinin 2. Şubesinde yargılanmışlardır. 2005 yılının Ocak ayında Yunes Aghayan ve Mehdi Kasımzade, çoğu zaman devlete karşı silah yöneltenlere karşı öne sürülen "Allah'a karşı düşmanlık" suçlamasıyla idam cezasına çarptırılmışlardır. Bu ceza aynı yılın Nisan ayında onaylanmış ve Mehdi Kasımzade 28 Şubat 2009'da idam edilmiştir. Diğer üç şahıs- Sehend Ali Muhammedi, Bahşali Muhammedi ve İbadullah Kasımzade'nin idam cezaları 2007 yılının Eylül ayında temyiz mahkemesinde kaldırılarak İran'ın merkezindeki Yezd eyaletine sürgün ile birlikte 13 yıl hapis cezasına çevirilmiştir.

ARKA PLAN BİLGİSİ

Ehl-i Hakk inancı, 14. yüzyılda ortaya çıkmıştır ve İran'ın batısı ile Irak'ta yaygındır.İnanların çoğu Kürt kökenli olmakla birlikte Azerbaycanlılar dahil diğer etnik gruplardan mensupları da bulunmaktadır.

İran Anayasası, ülkenin 70 milyonluk nüfusunun yarısını oluşturduğuna inanılan azınlıkların haklarını tanımıştır. 3. (14) Madde herkesin kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir. İran'ın da taraf ülkelerinden olduğu BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin 18. (1) maddesine göre ise "Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kendi tercihiyle bir dini kabul etme veya bir inanca sahip olma özgürlüğü ile, tek başına veya başkalarıyla birlikte toplu bir biçimde, aleni veya özel olarak, dinini veya inancını ibadet, uygulama, öğretim şeklinde açığa vurma özgürlüğünü de içerir.".

İran Anayasasının 13. maddesine göre üç dini azınlığın mensupları (Zerdüştler, Yahudiler ve Hristiyanlar) dini inançlarını yerine getirme hakkına sahiptirler. Ancak Bahailer, Ehl-i Hakklar ve Mandenistler (Sabiiler) gibi anayasal olarak tanınmamış dini azınlıklar ve İslam dinine başka bir dinden geçen şahıslar dini inançlarını serbestçe yerine getirememekte ve ayrımcılık görüp temel insan haklarının ihlal edilmesi riski altındadırlar.

ÖNERİLEN EYLEM: Lütfen İngilizce, Farsça, Arapça, Fransızca ya da kendi dilinizde bir mektup yazarak en kısa sürede gönderin. Mektubunuzda:
-Yetkilileri Yunes Aghayan'in idam cezasını kaldırmaya çağırın;
-Uluslararası Af Örgütü'nün devletlerin zanlıları yargılama sorumluluğuna saygı duyduğunu, ancak zalim, insanlık dışı ve onur kırıcı bir ceza olan idam'a tamamen karşı olduğunu belirtin,
-Yetkililere İran'ın, BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin taraflarından biri olarak, dini ve inançsal özgürlüğü saygı duymakla sorumlu olduğunu hatırlatın.

LÜTFEN MEKTUPLARINIZI AŞAĞIDAKİ ADRESLERE GÖNDERİN:
Bulunduğunuz ülkedeki İran diplomatik makamlarına ve bunlar dışında,
Head of the Judiciary (Hakimler Heyeti Başkanı)
Ayatollah Mahmoud Hashemi Shahroudi
c/o Director, Judiciary Public Relations and Information Office
Ardeshir Sadiq
Judiciary Public Relations and Information Office
No. 57, Pasteur St., corner of Khosh Zaban Avenue
Tehran, Iran
Email: info@dadiran.ir (konu bölümüne: FAO Ayatollah Shahroudi)
Hitap: Sayın Hakimler Heyeti başkanı - Your Excellency

Leader of the Islamic Republic (İslam Cumhuriyeti Dini Lideri)
Ayatollah Sayed ‘Ali Khamenei
The Office of the Supreme Leader
Islamic Republic Street – End of Shahid Keshvar Doust Street
Tehran, Islamic Republic of Iran
Email: info_leader@leader.ir
via website: http://www.leader.ir/langs/en/index.php?p=letter (English)
http://www.leader.ir/langs/fa/index.php?p=letter (Persian)
Hitap: Sayın Dini Lider- Your Excellency

DİĞER İLGİLİLER:
President (Cumhurbaşkanı)
His Excellency Mahmoud Ahmadinejad
The Presidency
Palestine Avenue, Azerbaijan Intersection
Tehran, Islamic Republic of Iran
Fax: + 98 21 6 649 5880
Email: via website: http://www.president.ir/email/

Director, Human Rights Headquarters of Iran
Mohammad Javad Larijani
Howzeh Riyasat-e Qoveh Qazaiyeh / Office of the Head of the Judiciary
Pasteur St, Vali Asr Ave., south of Serah-e Jomhuri
Tehran 1316814737, Iran
Fax: +98 21 3390 4986 (please keep trying)
Email: info@dadgostary-tehran.ir (In the subject line write: FAO Javad Larijani)
Hitap: Sayın Larijani- Dear Mr Larijani


MEKTUPLARINIZI HEMEN GÖNDERİN. 8 Haziran 2009 tarihinden sonraki gönderileriniz için Uluslararası Sekreterya veya bulunduğunuz ülkedeki Uluslararası Af Örgütü şubesi ile bağlantıya geçin.


Devamını oku...

İran'ın Yezd Hapishanesindeki Ehl-i Hakk (Alevi) Mahpuslar Açlık Grevinde

Güney Sesi: Yerel kaynaklardan alınan haberlere göre, İran'ın Yezd Hapishanesinde tutuklu bulunan Azerbaycanlı Alevi mahpuslar Sehend Ali Muhammedi, Bahşali Muhammedi ve İbadullah Kasımzade, hapishane yetkililerinin kötü muamelesine maruz kalmaktadırlar. Adı geçen tutukluluların, hapishanedeki uygunsuz durumu ve temel insan haklarının çiğnenmesini protesto etmek adına 21 Nisan 2008 Salı gününden itibaren açlık grevine başladıkları bildirildi.


Tutuklu yakınlarının belirttiklerine göre, Yezd Hapishanesinin yetkilileri, gece vakti ibadet eden İbadullah Kasımzade'yi engellemeye teşebbüs etmiş ancak tutuklu, ibadetine devam etmekte ısrar edince kendisini döverek hapishanenin hücre bölümüne götürmüşlerdir. Kasımzade'nin hücrede ibadetine devam ettiğini farkeden görevliler bunun üzerine hücreye girerek tutuklunun yüzüne biber gazı sıkmış ve kendisini şiddetle dövmüşlerdir.

Bu olaydan sonra, aynı hapishanedeki diğer Alevi tutuklular olan Sehend Ali ve Bahşali Muhammedi, hapishane görevlilerinin tavırlarına ve temel insan haklarının çiğnenmesine karşı açlık grevine girmişlerdir. Halen hapishane hücresinde tutulan İbadullah Kasımzade'nin durumu bilinmemektedir.

Bu üç tutuklu, Yunis Agayan ve Mehdi Kasımzade ile birlikte Ehl-i Hakk (Alevi) inancının Ateşbeyli tarikatına mensup olup Batı Azerbaycan eyaletinin Koşaçay (Miyandoab) eyaletinde 4 yıl önce güvenlik güçleriyle Alevi köylüler arasında çıkan çatışmada tutuklanmışlardı. Mahkemede idam cezasına çarptırılan Azerbaycanlı Alevilerin üçünün cezası, temyiz mahkemesinin kararıyla Yezd Hapishanesinde 13 yıl hapis cezasına dönüştürülmüş, ancak Mehdi Kasımzade ve Yunis Agayan'ın idam cezaları kaldırılmamıştı. 27 yaşındaki Alevi mahpus Mehdi Kasımzade 28 Şubat 2009 sabahı idam edildi, halen Urmiye Hapishanesinde tutuklu bulunan Yunis Agayan'ın idam hükmünün ne zaman infaz edileceği ise bilinmiyor.

Devamını oku...

22 Nisan 2009 Çarşamba

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği Başkanı BM'nin Irkçılık Karşıtı Konferansına Katıldı

Güney Sesi: İran'da Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği (ADAPP) başkanı Fahte Zamani, Birleşmiş Milletlerin Cenevre'de düzenlenen Irkçılık Karşıtı Konferansına katıldı.

Zamani, 23 Nisan 2009 Perşembe günü, konferanstaki "Voices: Everyone affected by racism has a story that should be heard" (Irkçılığa maruz kalmış herkesin anlatacak bir hikayesi vardır) panelinde bir konuşma yaparak Azerbaycanlıların İran'da maruz kaldıkları ırksal ayrımcılıktan bahsetti.



Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği Başkanının Konuşma Metni:

Ben Fahte Zamani, İran'da Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Birliği'nin kurucusu ve şimdiki başkanıyım. Üç yıldan beri, İran'da Fars olmayan milletlerin anadili ve kültürel hakları için verdikleri mücadeleye dikkat çekmek amacıyla Kuzey Amerika ve Avrupa'ya birçok yolculuk yaparak çeşitli toplantılarda konuşmalar yaptım. Çalışmalarımı durdurmam için sayısız tehditler almama rağmen, insan hakları ihlallerine maruz kalanları ve onların ailelerini temsil etmek için elimden geleni yapıyorum. Bu insanlar sadece anadillerini kullandıkları veya anadilde eğitim hakkı talep ettikleri için tutuklanıp işkence görüyorlar. Bütün bunlar İran'ın, topluma kadar yayılmış ırkçı sisteminin bir sonucudur.

Ne yazık ki, İran'da büyümüş bir Azerbaycanlı olarak ırkçılığa birçok kez tanık oldum. Bunun bir sonucu olarak ırkçılığa maruz kalan diğer tüm toplulukları anlıyor ve hislerini paylaşıyorum. İran'daki ırkçılığı ve buna karşı çıkanların maruz kaldıkları insan hakları ihlallerini anlatmak için Durban Konferansında bulunmaktan çok mutluyum. Konuşmama başlamadan önce, burda belirli bir ırkı ya da topluluğu anlatmak için bulunmadığımı açıklamak istiyorum, amacım İran ırkçılığını toplumsal bir sorun olarak tartışmaktır. Bahsettiğim ırkçılık, sadece devlet tarafından değil, İran toplumunun tümü tarafından benimsenmiştir. İran nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan Fars olmayan milletlerin maruz kaldığı bu ayrımcılık, çocukluktan itibaren insanların hayatında etkisini göstermektedir.

Konuşmama İran'da bir Azerbaycanlı olarak yaşadığım deneyimlerden bahsederek başlamak istiyorum. Azerbaycanlıların çoğu gibi, evde anadilimi konuşur ve dilimiz,kültürümüz ve tarihimizle gurur duyan ailemden Azerbaycanlıların İran toplumundaki büyük önemini belirten hikayeler dinleyerek büyürdüm. Bu hikayeler bana güçlü ve değerli bir halkın neslinden geldiğimi hissettirirdi. Bütün bunlar, ilkokula başlayıp ırkçılığı tanımamdan sonra değişti. Bu ırkçılığı sınıf arkadaşlarımdan değil, öğretmenlerimden görmem durumu daha da kötüleştiriyordu. Okulda Farsça konuşmayı öğrenmeye zorlanırdık ve anadilimizi kullanmak büyük bir suç sayılırdı. Tarih kitaplarımızda bütün olaylar, Fars ırkının görkemini gösterecek şekilde saptırılmıştı. Hiçbirimiz anadilimizde yazılmış kitapları okuyamıyorduk ve Fars kültürü bize bütün İranlıların ortak kimliği olarak gösteriliyordu. Azerbaycan Türklerinin İran'ın tarihindeki önemli rolleri görmezden geliniyordu. Birçok yerde, Azerbaycan Türklerinden, Pers medeniyetini yakıp yıkan vahşi barbarlar olarak bahsediliyordu.

Eğitim Bakanlığının müfettişleri sınıflarımıza girerek öğretmenlerin ders içeriklerini birebir takip edip etmediklerini kontrol ederdi. Aksi takdirde işlerini kaybedecek olan öğretmenlerimiz, çoğunlukla Azerbaycanlı olmalarına rağmen, bu düzene uyum sağlamışlardı. Eğitim Bakanlığı, Farsça dışındaki dillerde konuşan çocukların sınıfta dövülerek veya okuldan uzaklaştırılarak cezalandırılmasını onaylıyordu. Farsça dışında bir dilde lavaboya gitmek için izin isteyen öğrenciler bile cezalandırılıyordu. Irkçılık sadece okulla sınırlı değildi, mensubu bulunduğum milletin düzenli olarak radyolarda, televizyon kanallarında ve resmi basın yayın organlarında aşağılandıklarına tanık oluyordum.

Bugün bu durum hala devam ediyor. Azerbaycanlılar radyolarda ve ulusal basında zekası yetersiz,insanlıktan uzak "hamamböcekleri" olarak tasvir ediliyorlar. Fars olmayan milletlerin nüfusunun yoğun olduğu bölgeler ekonomik kalkınması engelleniliyor. Çoğunlukla Azerbaycanlıların yaşadıkları mahallelerdeki esnafın mağaza ve dükkanları için Farsça dışındaki dillerden isim seçmeleri bile engelleniyor, aksi takdirde dükkanlarına zarar veriliyor veya kapatılıyorlar.

İran'ın Fars olmayan milletlerine yönelik ırkçılık sadece ülke sınırları içerisinde bitmiyor. Şahsen İran'ın dışında, Batılılaşmış İranlılar tarafından yapılan birçok ırkçı yoruma tanık oldum. Asıl rahatsız edici olan, bu ırkçı tavrın eğitim seviyesinin yükselmesiyle sona ermemesi. Elitler, profesörler, doktorlar vb. hala kendilerine son derece doğal gelen bu tavrı devam ettiriyorlar. İran'ın siyasi muhalefet grupları da aynı durumdalar. İran'da şimdiki rejime muhalif olan Halkın Mücahidleri grubunun, Irak'taki kampında, Azerbaycanlıların anadillerinde konuşmalarının yasaklandığı bilniiyor.

Birçok insan bu meseleyi, İran'ın nükleer programı ya da genel insan hakları konularının yanında daha önemsiz görüyor. Ancak İran'da Fars olmayan milletlerin maruz kaldığı ırkçılık, en az İran hükümetinin yüzleştiği diğer meseleler kadar ciddiye alınması gereken son derece önemli bir konudur. Fars olmayan milletler İran nüfusunun yarısından fazlasını oluşturdukları için, bu sorun aslında İran toplumunun çoğunluğunun sorunudur.

İran nüfusunun çeyreğinden fazlasını oluştan Azerbaycanlılar, Azerbaycan Cumhuriyetinin nüfusunun yaklaşık üç katıdırlar. Sınırın iki tarafındaki Azerbaycanlılar ortak dili ve kültürü paylaşmaktadırlar, ancak Kuzey Azerbaycan 1991 yılından beri bağımsızlığını kazanıp kültürel olarak gelişirken Güney Azerbaycanlılar 80 yıldan uzun süredir Farslaşmaya zorlanmaktadırlar. İran'da asimilasyona boyun eğmeyen Azerbaycanlılar dışlanmakta ve toplumsal ilerlemeleri engellenmektedir. Ayrımcı düzene karşı sesini yükseltmeye cesaret edenler tutuklanmakta, işkence edilmekte ve hatta öldürülmektedirler.

Bu durum, 2006 yılının Mayıs ayında resmi "İran" gazetesinde yayınlanan ve Fars bir çocuk ile Azerbaycan Türkçesinde konuşan bir hamam böceği arasındaki iletişimsizliği anlatan karikatürler sonucunda açıkca ortaya çıktı. Bu yayına tepki olarak Azerbaycanlı nüfusun yoğun olduğu Tebriz, Urmiye, Erdebil, Zencan, Hoy, Negde (Sulduz) ve diğer birçok şehirde halk sokaklara çıkarak protesto gösterilerine başladı. İran hükümetinin bu protestolara tepkisi sert ve hızlı oldu. Verilen raporlarda yüzlerce insanın tutuklandığı ve onlarca silahsız protestocunun güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü bildirilmektedir.
Tanınmış siyasi tutuklu (vicdan mahpusu) Abbas Lisani, bu protestolar sırasında gözaltına alınmış ve yargılanmıştı. Kendisine verilen ceza, dükkanının Azerbaycan Türkçesindeki ismini değiştirmeyi reddetmesi nedeniyle verilen diğer cezayla birleştirildi ve hapis süresi yaklaşık 6 ay önce sona erdi. Lisani, tutukluluk süresinde gördüğü kötü muameleyi protesto etmek için birkaç kez açlık grevi başlatmasına rağmen görevliler kendisine şiddet göstermeye devam ettiler.

Abbas Lisani'yle aynı kaderi paylaşan çok sayıda aktivist var. Örneğin, 17 yaşındaki Muhammed Rıza Avazpur, anadilinin kullanımının yaygınlaşmasını talep etmesinden dolayı çarptırıldığı 15 aylık hapis cezasını çekmeye yakında başlayacak. Geçtiğimiz aylarda Hüseyin Hüseyni, Esger Ekberzade, Erdeşir Kerimi, Behruz Alizade, Vedud Saadeti ve Rehim Gulami adlı aktivistler, anadiliyle ilgili kültürel çalışmalarından dolayı 5 yıl sürgünde hapis cezasına çarptırıldılar. Karikatür protestolarının yıldönümünde gözaltına alınan 25 yaşındaki kültürel aktivist Ferhad Mohseni, 20 gün boyunca gördüğü şiddetli işkenceler yüzünden hayatını kaybetti. Bunlar, yaşanan durumların sadece bilinen örnekleri. İran yargı sistemi gizlilikle yürütüldüğü için, pek çok kişi anlattığım durumları yaşamış olabilir.

İran'da gelenekselleşmiş ırkçılık sistemi ve etnik ayrımcılık, asla daha önemli görünen diğer meselelerin gölgesinde bırakılmamalıdır. Irkçılık, benim gibi insanlar için, hayatı boyunca ayrımcı önyargılar ve ırkçı fıkralar duymak, anadiline ve kültürüne yabancılaşmaya zorlanmak anlamına gelmektedir. İran'da açıkça ırkçılık düzenine karşı sesini yükseltmeyi seçmiş olan daha cesur insanlar içinse bu tutuklanmak, işkence görmek ve hatta öldürülmek demektir. Bunlar İran toplumunda yer etmiş sorunların belirtileridir. Eğer bu yabancı düşmanlığı (ksenefobi) felaketini tedavi edebilirsek, diğer dilleri duyacak, kültürlerin gelişimine ve toplumun ilerlemesine tanık olabileceğiz. İran'ın çeşit çeşit kültürünün, kendi kültürlerini anadillerinde öğrenmelerini ve milli kahramanlarını anmalarını sağlayabileceğiz. Herşeyden önemlisi, temel insan hakları için mücadele eden aktivistlerin işkence edilerek öldürülmesini önleyeceğiz.

Bütün bunlara giden ilk adım, bu ırksal ayrımcılık sistemini dünyaya duyurmaktır. Hep birlikte küçük bir kıvılcımı, ırkçılık duvarlarının tuğlalarını yakacak olan şiddetli yangınlara çevirebiliriz. Dr. Martin Luther Jing Jr.'nin dediği gibi: " En sonunda, düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız". Bu nedenle bütün dünyayı İran toplumunda yerleşmiş olan ırksal ayrımcılık probleminden haberdar etmeli ve bunun sona ermesi için çaba göstermeliyiz.

Verdiğiniz zaman için çok teşekkür ederim.





Devamını oku...

Tebriz'de Kültürel Aktivist Ahmedi Azer Mukaddem Gözaltına Alındı

Güney Sesi: Tebriz'de Azerbaycanlı kültürel aktivist yazar Ahmedi Azer Mukaddem'in 4 Nisan günü emniyet memurları tarafından gözaltına alındığı ve bilinmeyen bir yere götürüldüğü bildirildi.

Mukaddem'in ailesinin, gözaltına alınmasının üzerinden birkaç hafta geçmesine rağmen aktivistin tutulduğu yer ve gözaltı nedeniyle ilgili hiç bir bilgi alamadıkları, kendisinin bu süreçte işkence ve kötü muamele görüyor olmasından endişe ettikleri belirtildi.

Azerbaycan tarihi, dil ve edebiyat alanında birçok kitabın yazarı ve çevirmeni olan Ahmedi Azer Mukaddem, İran Yazarlar Birliği'nin üyesi ve Azerbaycan Yazarlar Birliği'nin şeref üyesidir.

Devamını oku...

18 Nisan 2009 Cumartesi

Eher şehrinde 17 yaşındaki Azerbaycanlı Lise Öğrencisi 10 Ay Şartlı Hapis Cezasına Çarptırıldı

Güney Sesi: İran'da Doğu Azerbaycan eyaletinin Eher şehrinde 17 yaşındaki Azerbaycanlı lise öğrencisi İbrahim Nuri, beş yıl boyunca ertelenecek olan 10 aylık hapis cezasına çarptırıldı.

İbrahim Nuri, 6 Nisan 2009 tarihinde Eher İnkılap Mahkemesinin Birinci Şubesinde avukatsız ve kapalı olarak görülen mahkemede, 2006 yılının Mayıs ayında İran'da Azerbaycanlıların devlet gazetesinde yayınlanan hakaret içerikli ırkçı karikatüre karşı protesto gösterilerine katılmak ve "düzen aleyhine propaganda yapmak" suçlamasıyla yargılandı. 17 yaşındaki Azerbaycanlı aktivist, daha önce kültürel faaliyetleri nedeniyle defalarca gözaltına alınmıştı.

O ilk olarak 2007 yılının Mayıs ayında Eher şehrinin Ettelaat (İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı) bakanlığına çağrılmış ve 3 gün gözaltında tutulduktan sonra teminat karşılığında serbest bırakılmıştı. İbrahim Nuri, serbest bırakıldıktan birkaç gün sonra "Yasadışı toplantılara çağrı bildirileri yaymak" suçlamasıyla tekrar gözaltına alınmış ve bir hafta sonra teminat karşılığında serbest bırakılmıştı. Bu aktivist, geçtiğimiz yıl "milliyetçi faaliyetleri" gerekçe gösterilerek eğitim gördüğü lisenin müdürü tarafından 3 gün boyunca okuldan uzaklaştırılmıştı.

Öte yandan 11 Nisan 2009 tarihinde aynı şehirdeki Azerbaycanlı aktivistler Salih Abbasi ve Muharrem Kamrani, Eher İnkılap Mahkemesinin Birinci Şubesine çağrılmışlardır. Yakınlarının verdikleri bilgilere göre aktivistler "düzen aleyhine propaganda yapmak" ve "bildiriler yayarak Pan-Türkizm (Türkçülük) propagandası yapmak" ile suçlanmışlardır. Bu aktivistler 2006 yılının Nisan ayında Eher şehrinde gözaltına alarak 45 gün boyunca şiddetli baskı ve işkencelere maruz kalmış, daha sonra kefalet karşılığında serbest bırakılmışlardı. Uluslararası Af Örgütü o dönemde yayınladığı iki bildiriyle Salih Abbasi ve Muharrem Kamrani'nin bir an önce serbest bırakılmaları çağrısında bulunmuştu. Tebriz Üniversitesi mezunu olan Salih Abbasi, İran'da Azerbaycan öğrenci hareketinin faal isimlerindendir. Muharrem Kamrani ise Urmiye Üniversitesinden mezun olup yayını durdurulmuş Uyanış dergisinin editörlüğünü yapmıştır.

Devamını oku...

12 Nisan 2009 Pazar

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği'nin (ADAPP) Aylık Raporu- Mart 2009

İran’da Azerbaycanlıların insan hakları ihlalleri Mart ayında da devam etmiş ve Nevruz (İran takvimine göre yeni yıl) bayramında devlet daireleri ve mahkemelerin tatil edilmesine rağmen baskıların şiddeti azalmamıştır. İran İslam Cumhuriyetinin Anayasasının 27. maddesine göre, ülkede İslam dininin aleyhine olmamak şartıyla her türlü gösteriye katılmak serbesttir. Buna rağmen Azerbaycanlı kültürel aktivistler itiraz gösterilerie katıldıkları için ağır hapıs cezalarına çarptırılmaktalardır. Azerbaycanlı aktivistler keyfi olarak tutuklanmakta, haklarındaki suçlamalar belirtilmeden ve avukat tutma hakları verilmeden gözaltında tutulmaktadırlar.Bu süreçte güvenlik memurları tutuklulara şiddetli işkenceler uygulayarak onları asılsız suçlamaları kabul etmeye zorlamakta ve bunun sonucunda aktivistlere ağır hükümler verilmektedir.

Aktivistlere Yapılan İşkence

5 Şubat 2009 tarihinde Erdebil'deki evinde gözaltına alınan Azerbaycanlı kültürel aktivist Ramin Sadıki, halen Erdebil şehrinin İstihbarat Teşkilatı merkezinde tutuklu bulunmaktadır. Çeşitli kaynakların verdiği bilgiye göre Sadıki, şiddetli fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz kalmaktadır.

Sorgu memurlarının Ramin Sadıki ve kardeşi Mehmed Sadıki'yi birkaç gün boyunca tek ayaklarından tavana asarak işkence ettikleri; asılsız suç senaryolarına kabul ettirerek itiraf almak amacıyla mahpusu hücrede tutarak, çarkıfelek adlı bir işkence aletini kullanarak, bedeninin hassas noktalarına elektrik şoku vererek, şiddetle döverek ve kırbaçlayarak, uzun süre uykusuz bırakarak ve sözlü hakaretler ederek eziyet ettikleri bildirilmiştir.

Bir görgü tanığının ifadelerine göre Ramin ve Mehmed Sadıki, şiddetli fiziksel ve psikolojik işkenceler altında asılsız suçlamaları itiraf etmeye mecbur kalmışlardır. Bu itiraflarda mahpuslar, diğer 3 Azerbaycanlı aktivistle birlikte Muğan şehrinde (İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki sınırı oluşturan) Aras (Araz) Nehrini geçerek sınırın diğer tarafındaki yabancı güçlerle iletişim kurup, onlardan cd ve bildiri yayarak Azerbaycan hareketini ilerletmeyi sağlayacak kaynakları elde ettiklerine dair suç senaryosunu kabul etmişlerdir. Mahpuslar ayrıca diğer Azerbaycanlı aktivistlerin aleyhine yalan itiraflarda bulunmaya, özellikle de tanınmış faal Abbas Lisani ve eşiyle ilgili asılsız suçlamaları kabul etmeye mecbur olmuşlardır.

Mehmet Sadıki 14 Mart 2009 tarihinde 17 gün gözaltında tutulduktan sonra 30 bin dolar teminat karşılığında serbest bırakılmıştır.

Yetkililer, Sadıki'nin ailesine kendisinin sorgulamaların tamamlanmasından sonra, Nevruz (İran takviminde yılın ilk günü) öncesinde serbest bırakılacağını söylemişlerdi. Ramin Sadıki, Erdebil mahkemesinde dosya memurununun sorularına verdiği cevaplarda, işkence altında verdiği itirafları reddetmiştir. Bunun üzerine dosya hakimi Sadıki'nin tekrar Erdebil İsthbarat Merkezine geri götürülmesi ve tutukluluğunun devam etmesi kararını vermiştir.

Ramin Sadıki, daha önce 21 Şubat 2007 tarihinde Dünya Anadili kutlamalarında bildiriler yaydığı için gözaltına alınmış ve bir aydan sonra teminat karşılığında serbest bırakılmıştı. Uluslararası Af Örgütü, bu konuda yayınladığı raporda Ramin Sadıki'yi vicdan mahpusu ilan ederek bir an önce serbest bırakılması çağrısında bulunmuştu.

Aktivistlere Verilen Hapis Cezaları

Reşt Şehrinin Devrim Mahkemesinin 1. Şubesi'nin hakimi Mustafavi tarafından Azerbaycanlı insan hakları savunucusu Vedud Esedi'ye 1 yıl ve Reşt Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü öğrencisi aktivist Hüseyin Rahimi'ye 6 ay hapis cezası verildi.

Son oturumu 28 Şubat Cumartesi günü avukatsız ve kapalı olarak görülen davada Azerbaycanlı insan hakları savunucusu Vedud Esedi ve öğrenci aktivist Hüseyin Rahimi, "etnikçilik" ve "rejime karşı propaganda" suçlamalarıyla yargılandılar.

Adı geçen aktivistler 2008 yılının Temmuz ayında Reşt şehrinin güvenlik memurları tarafından gözaltına alınarak İstihbarat Teşkilatı merkezinde bir aydan uzun süre boyunca gözaltında tutulmuşlardır. Tutukluların gözaltı süresinin neredeyse tamamını hücrelerde, fiziksel ve psikolojik baskılara maruz kaldıkları bildirilmiştir. Bu süre boyunca avukatları ve aileleriyle görüştürülmeyen tutukluların aile bireyleri, bütün çabalarına rağmen yetkililerden aktivistlerin tutuldukları yer hakkında bilgi alamamışlardır.

Uluslararası insan hakları savunucularını koruma teşkilatı "Front Line" tarafından 8 Ağustos 2008 tarihinde yayınlanan bildiride Vedud Esedi'nin serbest bırakılması çağrısında bulunulmuştu.

Geomorfoloji bölümü mezunu olan Vedud Esedi, Erdebil Azad Üniversitesi öğrenci birliğinin eski başkanı ve kapatılmış Azerbaycan kültür ve folklor dergisi "Seher"in yazı işleri müdürüdür. Vedud Esedi daha önce 2006 yılının Mayıs ayında İran'da Azerbaycanlıların protesto gösterileri döneminde de Erdebil şehrinde tutuklanmış ve 40 gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı.

Tebriz'de Doğu Azerbaycan eyaleti temyiz mahkemesi, Azerbaycanlı kültürel aktivist İrec Hüseyni'ye gıyabi olarak 2 yıl hapis cezası verdi. Daha önce Tebriz Ceza Mahkemesinin 11. Şubesi tarafından "umumi düzeni bozmak ve yasadığı gösterilere katılmak" suçlamasıyla bu aktiviste 4 ay hapis ve 30 kırbaç cezası verilmişti. Hüseyni, 21 Mayıs 2008 tarihinde, İran'da Azerbaycanlıların devlet gazetesinde yayınlanan hakaret içerikli karikatürü protesto gösterilerinin ikinci yıldönümünde gözaltına alınmıştı.

Erdebil eyaletine bağlı Meşkinşehr'de İslami Devrim Mahkemesi tarafından Azerbaycanlı kültürel aktivist Beytullah Berzeger'e 5 ay şartlı hapis cezası verildi. "cd ve bildiriler yayarak düzen aleyhine propaganda ve milliyetçilik yapmak" suçlamasıyla yargılanan aktivistin dava celsesi avukatsız ve kapalı olarak görüldü.

Azerbaycanlı Genç Öğrenci Mahkemeye Çağrıldı

16 yaşındaki Azerbaycanlı öğrenci İbrahim Nuri, Eher Şehrinin Devrim Mahkemesinin 1. Şubesi tarafından mahkemeye çağrılmıştır. İbrahim Nuri, İran'da Azerbaycanlıların devlet gazetesinde yayınlanan hakaret içerikli karikatüre yönelik protesto gösterilerinin birinci yıldönümü olan 22 Mayıs 2007 tarihinde Eher şehrinde gözaltına alınmıştı.

Mahkeme tarafından gönderilen çağrıya göre İbrahim Nuri, İran'da Nevruz tatilinden sonraki ilk iş günü olan 25 Mart 2009 tarihi itibariyle Eher Devrim Mahkemesine başvurması istenmiştir. Başvurusundan sonra hakim, kendisine 4 Nisan 2009 tarihinde mahkemede hazır bulunmasını söylemiştir. Bir süre önce İbrahim Nuri, kültürel faaliyetleri nedeniyle okuduğu lisenin müdürü tarafından 3 gün boyunca okuldan uzaklaştırılmıştı.

Öğrenim Hakkının Engellenmesi:

Azerbaycanlı üniversite öğrencisi aktivistler son yıllarda bir çok baskıyla karşı karşıya kalmakta ve birçok kez disiplin komitelerine çağrılarak eğitim hakkından mahrum bırakılmaktadırlar. İran Eğitim Bakanlığında üniversiteler çapında Azerbaycanlı faal öğrencilerin listesinin tutulduğu ve bu öğrencilerin yüksek lisans eğitimi görmelerinin engellendiği bilinmektedir.

Bu doğrultuda Tahran Üniversitesi öğrencisi aktivist Kadir Kiyani'nin şikayeti İdari Adalet Divanı ve Meclis Komisyonu tarafından reddedilmiştir. Kiyani 2009 yılında girdiği yüksek lisans sınıfında uluslararası ilişkiler bölümünü kazanmasına rağmen üniversiteye kaydolması engellenmiş ve yaptığı başvurularda eğitim bakanlığı tarafından kendisine kültürel faaliyetleri nedeniyle listeye alındığı ve yüksek lisans eğitiminden men edildiği söylenmiştir.

Daha önce Tebriz Üniversitesinde Emin İmami, Nahid Babazade, Samed Paşayi ve Nadir Mehdi Karabağ adlı Azerbaycanlı kültürel aktivistler yüksek lisans eğitimi almaktan men edilmişlerdi.

Mağaza ve Dükkanların Türkçe İsimlerinin Değiştirilmesi:

Çeşitli kaynakların verdiği bilgilere göre son aylarda İran Azerbaycanının birçok şehrinde Türkçe adlı mekanlara yönelik kısıtlamalar artmakta ve bu mekanların birçoğu tek bir uyarıdan sonra kapatılmaktadırlar. Bu baskılar, geçtiğimiz yıl Azerbaycanlı milletvekillerinin "Mağaza isimlerinde ve tabelalarda Türkçe isim kullanma yasağı"na itirazı sonucu, bu yasanın geçersiz sayılmasına rağmen uygulanmaktadır.

19 Mart Perşembe günü Azerbaycanlı aktivist Abbas Lisani, Erdebil eyaletinin güvenlik şurası tarafından gönderilen bir ihtarnameyle dükkanının Türkçe ismini değiştirmesi konusunda uyarıldı. Gönderilen uyarıda Lisani'nin sahibi olduğu dükkanın ismi 21 Mart Cumartesi gününe kadar değiştirilmediği halde, güvenlik memurlarının bu dükkanı kapatacakları duyuruldu.
Abbas Lisani'nin sahibi olduğu dükkan, adını Köroğlu destanının Azerbaycan uyarlamasındaki "Çenlibel" kalesinden almaktadır. Destanın Türkiye versiyonunda Çamlıbel adıyla geçen kale, Azerbaycan'da bu isimle bilinmektedir.

İran'da Azerbaycanlıların en tanınmış aktivistlerinden biri olan Abbas Lisani, 29 Ekim 2008 tarihinde 30 aylık hapis cezası sona erdikten sonra Yezd Hapishanesinden serbest bırakılmıştır.
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Batı Azerbaycan eyaletinin Negede (Sulduz) şehrinde de Türkçe isim taşıyan mağaza ve dükkanlar güvenlik memurları tarafından kapatılmaktadırlar. Son olarak Afşin Poyende'nin sahibi olduğu güzellik salonu kapatılmış ve dükkan izni iptal edilmiştir. Aynı şehirde, Azerbaycan müziği çalınan birçok taksinin sürücülerinin devlet tarafından verilen taksi ehliyetleri lağvedilmiştir.

Azerbaycanlı Sanatçılara Yönelik Baskı:

Tebriz'de tanınmış müzisyen Hasan Demirçi'nin müdürlüğünü yaptığı "Azerbaycan" müzik okulu, 11 Mart 2009'da güvenlik memurları tarafından kapatılmıştır. Daha önce okulun yöneticileri Doğu Azerbaycan Eyaleti Güvenlik İdaresi ve Tebriz şehrinin İsthbarat Teşkilatı görevlileri tarafından birçok kez eğitim faaliyetlerini durdurması yönünde tehdit edilmiş ve okul birkaç kez kapatılmıştı.

Müzisyen Hasan Demirçi, 2006 yılının Mayıs ayında İran'da Azerbaycanlıların devlet gazetesinde yayınlanan hakaret içerikli karikatüre karşı protesto gösterileri döneminde gözaltına alınmış ve bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu dönemde kapatılan okul, Demirçi'nin serbest bırakılmasından sonra adalet divanının verdiği izinle tekrar açılmıştı.

"Azerbaycan" Müzik okulu, 12 öğretmen ve 180 öğrencisiyle Tebriz'deki Azerbaycan Türk Müziği merkezlerinden biri olup son yıllarda İran Azerbaycanının birçok şehrinde ve yurtdışında çeşitli konserler düzenlemiştir.

Öğrenci Dergilerinin Kapatılması:

Urmiye Azad Üniversitesinde Emir Kahramani'nin sorumlu müdürlüğünde Azerbaycan Türkçesi ve Farsça olarak hazırlanan "Yağış" dergisi, ilk sayısı yayınlanmadan önce üniversitenin kültür şurası tarafından kapatılmıştır. Derginin sorumlu müdürünün belirttiğine göre, Urmiye Azad Üniversitesi Kültür Şurası, daha önce üniversitede aynı adda başka bir öğrenci dergisinin yayınının "Türkçülük faaliyeti" nedeniyle durdurulmasını gerekçe göstererek dergiyi kapatmıştır. Derginin kapatılma kararı, yayından önce yazılar üniversitenin kültür şurasına sunulduğunda verilmiştir.

Son yıllarda İran'daki üniversitelerinde kültürel faaliyetlere çeşitli engelleyici kurallar getirilmektedir. Öğrenci dergilerinin yazı işleri müdürleri, dergi yayınlanmadan önce hazırlanan yazıları üniversite görevlilerine ulaştırarak onay almak zorundadırlar. Üniversitelerin Öğrenci Yayınlarından Sorumlu Kurumun bildirisinde ise hiçbir resmi veya sivil kuruluşun, öğrenci yayınlarında çıkacak yazı ve belgeleri kontrol etmeye ve sansürlemeye hakkı olmadığı belirtilmiştir.

Geçtiğimiz aylarda üniversitelerin Azerbaycanlı öğrencileri tarafından yayınlanan Ulus,Nesim,Araz,Özlük,Oyanış, Settar Han, Kimlik, Yoldaş, Aydın Gelecek, Kıpçak, Yarpak, Telenger, Çanlıbel, Yeşil Yol, Ana Yurd, Seher, Açık Söz, Sayan,Bulud, Heleç ve Işılay dergilerinin yayınları, üniversite yönetimlerinin kararıyla durdurulmuştur.

Devamını oku...

1 Nisan 2009 Çarşamba

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği Başkanı Kanada Parlamentosunda Konuşma Yaptı

Güney Sesi: 24 Mart 2009 günü Kanada Parlamentosunda Dışişleri ve Uluslararası İlişkiler Birliği tarafından İran'da İnsan Hakları konulu bir panel düzenlendi.

Panele, İran'da Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği başkanı Fahte Zamani ve insan hakları savunucusu Ahmet Batebi konuşmacı olarak katıldılar.
Fahte Zamani, konuşmasında İran'da Azerbaycanlıların ve diğer Fars olmayan milletlerin uğradığı insan hakları ihlallerine değinerek, milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bu toplantı 27 Mart 2009 Pazartesi günü Kanada parlamentosu konuşmaları ve siyasi oturumlarını yayınlayan CPAC kanalından Kanada'nın bütün eyaletlerinde yayınlandı.

İran'da Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Birliği Başkanı Fahte Zamani'nin Kanada Parlamentosundaki Konuşma Metni:


Sayın milletvekilleri ve parlamento üyeleri,

Kanada'daki birçok genç yaz tatiline hazırlanırken, İran'da 17 yaşındaki Azerbaycanlı Muhammed Rıza Avazpur, 15 aylık hapis cezasını çekmeye başlayacak. Bu genç aktivist, 13 yaşından itibaren, anadilini yaşatmak için yaptığı şiddet içermeyen çalışmalar nedeniyle defalarca gözaltına alınıp işkence gördü.

Öğrenci aktivistler Hüseyin Hüseyni, Esger Ekberzade, Erdeşir Kerimi, Behruz Alizade ve gazeteci Rehim Gulami, 2 Şubat 2009 tarihinde İran İnkılap Mahkemesi tarafından 5 yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

Kültürel ve dil hakları üzerine çalışmaları olan bu aktivistler "milli güvenliği bozmak amacıyla kanunsuz teşkilatlara üyelik" suçlamasıyla kapalı ve avukatsız olarak görülen mahkemede yargılandılar.

Bu aktivistler evlerinden çok uzakta, ülkenin dört bir yanındaki tehlikeli hapishanelere götürülecekler. Bu sürgün onların aileleri tarafından ziyaret edilmelerini, sağlık durumlarıyla ilgili bilgi alışverişini engelleyecek ve dış dünyayla bütün bağlantıları kopacak. Belki onların ailelerinin şanslı olduğunu söylemek şaşırtıcı olacak, ama en azından sevdiklerinin kaldıkları yerleri biliyor olacaklar. 11 Haziran 2008 tarihinde, bir ailenin başına gelebilecek en kötü durum yaşandı. Ferhad Mohseni adlı aktivistin İran istihbarat ve güvenlik memurları tarafından gözaltına alınmasından 20 gün sonra, işkence edilmiş cesedi ailesine teslim edildi. O 25 yaşındaydı.

İran'ın devam eden uranyum zenginleştirme programı uluslararası dikkati üstüne çekerken, ülkedeki insan hakları durumu gittikçe kötüleşiyor. Kadın hakları savunucularının,öğrencilerin, gazeteci ve yazarların faaliyetleri dünyada bilinirken ne yazık ki aynı şeyi Fars olmayan etnik toplulukların hareketleriyle ilgili söylemek mümkün değil.

Azerbaycanlılar ve İran'ın diğer Fars olmayan etnik toplulukları, İran'ın görünmez nüfusunu oluşturmaktadırlar. 80 yıldan uzun süredir, İran'ın bütün Fars olmayan toplulukları ciddi insan hakları ihlallerinin kurbanları oldular. Onlar hem Şah Pehlevi, hem de İslam Cumhuriyeti hükümetleri döneminde ırksal ayrımcılığa ve asimilasyona maruz kalarak anadil ve kültürlerinin bastırılmasına tanık oldular.

Bir İran Azerbaycanlısı olarak özellikle bu toplulukla ilgili konuşmak üzere burdayım. Bu topluluk, nüfus olarak çoğunluk sayılsa da, iktidarda güç sahibi olmak açısında her zaman azınlık durumunda tutulmuşlardır.

Ben çocukluğumdan itibaren mensubu olduğum etnik topluluğa karşı yapılan ırksal ayrımcılığın tanığı oldum. Okula giderken, anadilim olan Azerbaycan Türkçesinde konuşmama izin verilmemekteydi. Hayatımda hiçbir zaman anadilimde yazılmış kitaplar görüp okuyamadım. İran'ın resmi dili olarak Farsça bize dayatılırken anadilimde okuyup yazmayı, tarihimi ve kültürümü öğrenmem engellendi. Bütün İranlıların ortak kimliği olarak Fars dilini, Fars tarihini ve Fars kültürünü öğrenmeye mecbur edildik. Mensubu olduğum etnik topluluğun radyolarda, televizyon kanallarında ve ulusal basında sürekli açıkça hakarete maruz kalıp aşağılandığını gördüm. Şu anda bile benim halkım zekası yetersiz, insanlıktan uzak "hamamböcekleri" olarak tasvir edilebiliyorlar.

Irksal ayrımcılık İran'da hala bizimle. Ülkede Farsça dışında bütün dillerin kullanımı engelleniyor, başta Türkler (Azerbaycanlılar) ve Sami kökenliler (Arap ve Yahudiler) olmak üzere Fars olmayan milletler aşağılanıyorlar. İran'ın rejimleri ülkedeki Azerbaycanlıların insan haklarına karşı en büyük tehdit oldular. Hükumetin yurtiçindeki baskısının yanında, Azerbaycanlıların mücadelesi uluslararası toplum tarafından da görmezden geliniyor ve Farsça yayın yapan Avrupa kanalları dahil Batı medyasında yok sayılıyor. İranlı insan hakları savunucuları bile, ülkedeki insan hakları ihlallerinden bahsederken çoğu zaman Azerbaycanlıların ve diğer etnik toplulukların durumunu dile getirmiyorlar.

Yaklaşık üç yıl önce, İran Azerbaycanındaki geniş tutuklamalardan haberdar olduğumda ve insan hakları kuruluşlarının Azerbaycanlıların durumuna karşı ilgisizliğini farkettiğimde, bu konuyla ilgilenmem gerektiğini farkettim.

Bu arada İran Azerbaycanlıların son yüzyılda maruz kaldıkları şiddetli baskı ve asimilasyonun etkilerini açık şekilde gördüm. Ben ve Azerbaycanlıların uğradıkları insan hakları ihlalleriyle ilgili konuşan diğer insanlar sürekli işbirlikçi ve ayrılıkçılar olarak tanıtıldık ve birçok tehditle karşı karşıya kaldık, sadece büyük Fars siyasi toplulukları tarafından değil, azınlık topluluklarının asimile olup Farslaşmış üyeleri tarafından da...

2006 yılının Mayıs ayındaki Azerbaycan ayaklanmasından beri İran'da Azerbaycanlı aktivistler şiddetli baskılara maruz kalıyorlar. Birçoğu hapishanelerde, bazıları kayıp, ve biraz önce belirttiğim gibi, bazıları öldürüldüler. Biz ise demokratik siyasi haklara sahip olduğumuz ülkelerde yaşıyor ve bu şansı onlara yardım ederek değerlendirmeye çalışıyoruz. Uluslararası toplumu İran'daki insan hakları durumundan haberdar olmaya ve seslerini duyuramayanlar adına harekete geçmeye çağırıyoruz.

Yakınları tutuklu bulunan veya gözaltında ölen ailelerle konuştuğumda, benden onların düşünce özgürlüğü,demokrasi ve insan hakları için verdikleri mücadeleden bahsetmemi istediler. Ancak Azerbaycanlılar olarak onların mücadelesi aynı zamanda ırksal ayrımcılığa, dil ve kültür haklarının engellenmesine karşı veriliyor. Onların çağrısı, Myanmar'da askeri cunta tarafından gözaltında tutulan ulusal demokrasi birliği lideri Aung San Suu Kyi'nin sözüyle özetlenebilir: "Lütfen özgürlüğümüze ulaşabilmemiz için kendi özgürlüğünüzü kullanın".

Teşekkürler.

Devamını oku...