31 Ocak 2010 Pazar

VİCDANIN TUTSAK OLDUĞU YER: İRAN CEZAEVLERİ

İran'da cezaevleri ve gözaltı merkezlerinden gelen raporlar, Türkiye'de 12 Eylül döneminde yaşananları andırıyor. Son yıllarda ülkenin dört bir yanında onlarca muhalif, gözaltında işkence nedeniyle hayatını kaybetti. Son olarak Kehrizek Hapishanesi, "standartlara uymadığı" gerekçesiyle kapatıldı. Ancak İran'da tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamelenin yaşandığı tek yer Kehrizek değil.

Sevda Zenjanlı (sevda.zenjanli@yahoo.com)- Eylül 2009

Temmuz ayının sonunda, Tahran'daki Kehrizek Hapishanesinin seçim sonrası protestolarında gözaltına alınanların işkence gördüğünün ortaya çıkması üzerine kapatıldığı haberi dünya basınına yansıdı. Bu karar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhafazakar adayı Muhsin Rızayi'nin danışmanının oğlu olan 25 yaşındaki Muhsin Ruholemini'nin bu cezaevinde hayatını kaybetmesinden sonra verildi. Daha sonra yapılan resmi açıklamada ise üç gardiyanın işkence iddialarıyla ilgili gözaltına alındıkları ve cezaevinin "standartlara uygun hale getirildikten sonra" tekrar açılacağı duyuruldu. Muhaliflerin ve insan hakları savunucularının raporlarına göre Kehrizek Hapishanesi'nde 2007-2008 yılları arasında 28 tutuklu işkence nedeniyle ölmüştü. Raporlarda yer alan tüyler ürpertici iddialardan biri de, 2008 yılının Ağustos ayında hapishanede kadınlar koğuşu bulunmaması nedeniyle metal bir hücreye hapsedilen 18 kadının burda havasızlık nedeniyle hayatını kaybetmesi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin reformcu adaylarından Kerrubi de bir süre önce bazı protestocuların gözaltında şiddetli işkence ve tecavüze uğradığı iddiaları gündeme getirmişti. Kerrubi'nin başkanı olduğu partinin gazetesi "İtimad-ı Milli", bu iddianın yer aldığı mektubu yayınlamasının ardından 17 Ağustos'ta kapatıldı. Meclis başkanı Ali Larijani ve diğer hükümet yetkililerinin yalanlamalarına karşın Kerrubi "Tutuklanan göstericilere tecavüz edildiğini kanıtlamaya hazır olduğunu" açıkladı. Eski reformcu adayın bu konu üzerinde ısrarla durması muhalefet tarafından takdirle karşılansa da devletin sert tepkisi gecikmedi: İtimad-ı Milli Partisinin Tahran'daki büroları kapatılarak birçok yetkili gözaltına alındı. Hatta dini lider Hamaney'in, Kerrubi için tutuklama emri çıkardığı iddiası da bazı Farsça haber kaynaklarında yer aldı.

İran'ın yakın siyasi tarihini bilenler için bu haberler hiç şaşırtıcı değil, zira son yıllarda ülkenin dört bir yanından aralarında üniversite öğrencilerinin, gazetecilerin, hukukçuların ve aktivistlerin bulunduğu bir çok tutuklu hapishanelerde işkence nedeniyle hayatını kaybetti, bir kısmı da aynı nedenle hayat boyu yaşamlarını etkileyecek olan sağlık sorunlarıyla tahliye oldu. İstihbarat Bakanlığı'nın çeşitli şehirlerdeki ofislerinde bulunan gözaltı merkezlerinde, Tahran'da bulunan 59. Cezaevinde, Evin Hapishanesi'nin 209., 240. ve 325. bölümlerinde bir çok siyasi tutsağın, tecritte tutularak şiddetli işkencelere maruz kaldığı biliniyor. İstihbarat Bakanlığı (Vezaret-e Ettelaat) ve Devrim Muhafızları Ordusu (Sepah-e Pasdaran) yönetimindeki bu gözaltı merkezleri, resmi cezaevleri olarak kayıtta olmadıkları için denetlenmiyorlar. Siyasi muhalifler yaygın olarak, videoya kaydedilerek resmi kanaldan yayınlanacak olan "itiraflar" vererek "tövbe etmeye" zorlanıyorlar. Seçim sonrası protestolarının başladığı ilk haftalarda gözaltına alınan bazı göstericilerin "Protestolara katılmaya VOA (Voice of America) ve BBC gibi batı kanallarının yayınlarıyla yönlendirildiğini" söyledikleri videolar devlet kanallarında yayınlanmıştı. Tahran Devrim Mahkemesi'nde reformcuların topluca yargılandıkları duruşmalarda da bazı sanıkların tavır ve açıklamaları, işkence gördükleri izlenimi uyandırmıştı.

İran'daki cezaevlerinin durumu, seçim protestolarından önce de gözaltında yaşanan şüpheli ölümlerle defalarca gündeme gelmişti. Örneğin 2003'te Evin Hapishanesi'nin fotografını çekerken gözaltına Kanada vatandaşı İranlı gazeteci Zehra Kazemi, aynı cezaevinde hayatını kaybetmiş ve yapılan otopsi sonucu gazetecinin gözaltında şiddetli işkence gördüğü, darp edildiği ve tecavüze uğradığı ortaya çıkmıştı. 27 yaşındaki tıp öğrencisi Zehra Beni Yakub, 2007 yılında nişanlısıyla parkta elele dolaşması nedeniyle İran'ın Ahlak Polisleri tarafından gözaltına alınmış ve ertesi gün cesedi ailesine teslim edilmişti. Mayıs 2008'de gözaltına alınan Tebrizli Ferhad Mohseni'nin işkence edilmiş cesedi bu şehirdeki "Şah Gölü"nün kenarında bulunmuş ve 25 yaşındaki aktivistin ailesinin otopsi talebi reddedilmişti. Son olarak bu yılın Mart ayında 29 yaşındaki webblog yazarı Ümid Rıza Mirsayafi "Dini Lidere (Hamaney) Hakaret Etmek" suçlamasıyla tutuklanmış ve Evin Hapishanesinde hayatını kaybetmişti.

Cezaevleri ve gözaltında işkence, ülkedeki rejime muhalif olan her grup için sindirme politikasının tüm şiddeti ve acımasızlığıyla uygulandığı nokta oluyor. Bu şiddetten en çok nasibini alan kesimlerden biri de Azerbaycanlı etnik-kültürel aktivistler. Ülke nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan ve son yüzyılda İran'daki bütün devrim hareketlerinin başını çekmiş olan Azerbaycanlıların anadilde eğitim başta olmak üzere kimlik hakları talepleri oldukça güçlü ve bu hareketin üniversite öğrencilerinden gazetecilere, esnaflardan insan hakları savunucularına kadar uzanan geniş bir tabanı var. Gözaltına alınan Azerbaycanlı kültürel aktivistlerin neredeyse tümünün işkence altında asılsız suçlamaları itiraf etmeye zorlandıkları ve bu 'itiraflar'ın, verilecek ağır cezalar için kanıt olarak kullanıldığı biliniyor. Örneğin 2006 Mayıs'ında Tebriz şehrindeki bir duvara Azerice olarak "Haykırıyorum Ben Türk'üm" ve "Anadilim Türkçe'dir" (1) sloganlarını yazarken gözaltına alınan 14 yaşındaki Muhammed Rıza Evezpur'un götürüldüğü hücrede dövülerek, 24 saat boyunca ayağından asılarak, aç ve susuz bırakılarak ve lavaboya gitmesine izin verilmeyerek işkence gördüğü Uluslararası Af Örgütü raporlarında belirtildi. Muhammed Rıza'ya geçen yıl çıkarıldığı mahkemede toplam 15 ay hapis cezası verildi ve bu nedenle lise eğitimi yarım kaldı. Hukuk öğrencisi Hamid Valayi ise geçen yılın Temmuz ayında gözaltına alınmış ve sorgu sırasında gördüğü şiddetli işkenceler nedeniyle dişleri ve sağ bacağı kırılarak kafatası hasar görmüştü. Durumun ağırlaşması üzerine hastaneye nakledilen aktivistin işkence gördüğünü kanıtlayan fotografları internette yayınlansa da Valayi'nin yargılandığı mahkeme bu konuyu görmezden gelerek kendisine bir yıl hapis cezası verdi ve avukatlık yapmaktan menetti.

Cezaevlerindeki mahkumlara yönelik işkencelerin bir de psikolojik boyutu var. Aile bireylerine yapılan baskı ve tehditler, yasal hak olmasına rağmen avukat tutma ve aile bireyleriyle iletişim kurma izni verilmemesi, ve mahkeme tarihine kadar serbest bırakılmak için istenen aşırı yüksek kefaletler (onbinlerce ve kimi zaman yüzbinlerce dolar: örneğin gazeteci Said Metinpur için 500 bin dolar'dan çok teminat istenmişti ve ailesi evlerini ipotek ettirmek zorunda kalmıştı) bu baskıların en yoğun olarak görülenleri.

Sorgu sürecindeki işkence ve kötü muamele dışında, hapis cezasını çeken düşünce suçlularının çeşitli sağlık sorunlarıyla ilgili tedavi talepleri de yetkililer tarafından yanıtsız bırakılıyor. Örneğin, sekiz yıllık hapis cezasını çekmek üzere Temmuz'da tutuklanan gazeteci ve insan hakları savunucusu Said Metinpur'un, sindirim sistemi sorunları, şiddetli baş bel ağrıları ile baş dönmesi gibi şikayetlerine rağmen kendisine tedavi izni verilmiyor. Azerbaycanlı gazeteci, 2006 yılında Türkiye'ye yaptığı yolculuktan sonra gözaltına alınarak suçlamaları belirtilmeden 9 ay tecritte tutulmuş ve "casusluk yaptığını itiraf etmesi" için ağır işkenceler altında sorgulanmıştı. Serbest bırakıldıktan sonra başlayan sağlık sorunları nedeniyle tedavi gören Metinpur'a "sistem aleyhine propaganda" ve "yabancı ülkelerle iletişimde olmak" suçlamalarıyla 8 yıl hapis cezası verilmişti. ADAPP kuruluşunun raporlarına göre tedavi talebi reddedilen gazeteci Evin Hapishanesi'nde, 10 kişilik kapasitesi olmasına rağmen 30 tutuklunun kaldığı mali koğuşta son derece sağlıksız koşullarda tutuluyor ve durumu gün geçtikçe ağırlaşıyor.

Son olarak Uluslararası Af Örgütü genel sekreteri İrene Khan, İran'da gözaltındaki kadın ve erkeklerin tecavüze uğradıkları ve diğer çeşitli işkencelere maruz kaldıkları iddialaranın bir an önce bağımsız şekilde araştırılması gerektiğini belirterek, ülkenin dini lideri ve en yüksek otoritesi olan Ayetullah Ali Hamaney'e, acil bir soruşturma başlatarak aralarında BM uzmanlarının da bulunduğu uluslararası bir heyetten bu konuda yardım alması çağrısında bulundu. Ancak şimdilik devlet yetkilileri bu çağrıya olumlu yanıt verecek gibi görünmüyorlar.


1) İran'daki Azerbaycanlılar, etnik kimliklerini "Azeri" değil "Türk" kelimesiyle tanımlarlar.

Kaynaklar:
Seçim Protestocularının "İtiraf" Görüntüleri: http://iranelection2009.com/video/2009/07/03/iran-tv-interviewsconfessions-saying-inspired-voa-bbc-video-english-captions

İnsan Hakları İzleme Örgütünün (Human Rights Watch) İran'daki Gözaltı Merkezleriyle ilgili Raporu: http://www.hrw.org/reports/2004/iran0604/5.htm

Human Rights Activists in Iran'in Kehrizek Hapishanesi'yle ilgili Farsça Raporu: http://hra-iran.org/index.php?option=com_content&view=article&id=77:64-48&catid=143:107&Itemid=201

Hamid Valayi'nin Hastanedeki Fotografları: http://www.savalansesi.com/2008/08/blog-post.html

VOA'nın Hamid Valayi Hakkındaki Haberi: http://www.voanews.com/azerbaijani/archive/2009-02/2009-02-05-voa18.cfm?CFID=263786405&CFTOKEN=39377379&jsessionid=6630c26e1c36a2fc5bdd6c32251e5e687434

Uluslararası Af Örgütü'nün 14 yaşındaki Muhammed Rıza Avazpur'la ilgili Raporu: http://www.adapp.info/tr/iran-keyfi-tutuklama-hucre-gozaltisi-iskence-ve-kotu-muamele-mostafa-evezpoor-e-iran-azerbaycanlisi

Zehra Beni Yakub'un Ölümüyle ilgili Haber: http://www.rferl.org/content/article/1079182.html

ADAPP Kuruluşunun Yıllık Raporu: http://adapp.info/tr/irandaki-azerbaycanlilar-insan-haklari-durumunun-incelemesi-1387-gunes-yilinin-2008-2009-raporu

İran'da İnsan Hakları İçin Uluslararası Kampanya: http://www.iranhumanrights.org/2008/12/national-student-day/