20 Aralık 2006 Çarşamba

İran - İnsan hakları savunucusu avukat - İtiraz Durumu - Saleh Kamrani

AI İndeksi: MDE 13/139/2006
Tarih: 20 Aralık 2006

İran Azerbaycanlısı avukat ve insan hakları savunucusu Saleh Kamrani, 18 Eylül 2006'da Evin Hapishanesinin (İstihbarat Bakanlığı tarafından kontrol edilen) 209. Bölümünden serbest bırakılmıştır. Uluslararası Af Örgütü onun, İran Azerbaycanlıları ve diğerlerini savunan bir avukat olarak yaptığı faaliyetler ve uluslararası anlaşmalarla tanınmış ifade ve örgütlenme özgürlüğünü, İran'daki Azerbaycan toplumuna daha geniş kültürel haklar sağlanması için barışçıl şekilde kullanması nedeniyle tutuklanan bir vicdan mahpusu (düşünce suçlusu) olduğuna inanmaktadır. Uluslararası Af Örgütü, Saleh Kamrani ve ailesinin İran yetkilileri tarafından hala rahatsız edilmesi nedeniyle kaygılanmakta ve ona karşı yöneltilen suçlamaların, mesleğini yapmasını engellemek için kullanılmasından endişe etmektedir.

Keyfi Gözaltı
Saleh Kamrani 14 Haziran 2006'da "kaybolmuştur". O gün saat 3 sularında o Tahran'daki evlerindeki eşi Mina Esgeri'yi arayarak, eve gelmek üzere olduğunu söylemiştir. 4:30 ya da 5'te eve gelmesi gerekirken bu gerçekleşmeyince eşi onu aramaya çalışmış, ancak alışılmadık bir şekilde telefonunun kapalı olduğunu görmüştür. O Tahran'daki bütün hastane ve karakollara başvurmuş ancak sonuç alamamıştır. O gece, İstihbarat Bakanlığını aramış ve memurlar bilgi vermeyi reddetmişlerdir. Saleh Kamrani'nin ofisinde çalışanlar daha sonra onun o sıralarda Azerbaycanlı bir haber ajansı olan INS'nin, BBC'de de çalışan bir muhabirine röportaj vermeyi planladığını söylemişlerdir.

Röportaj bittikten sonra narkotik şubesinden olduklarını söyleyen üç sivil giyimli şahıs onunla konuşarak kendileriyle gelmesini söylemişlerdir. Karşı çıkıp mahkeme belgesi talep ettiğinde şahıslar onu kendisine ateş etmekle tehdit etmişlerdir. Bir araca bindirildikten sonra kelepçelenmiş ve kendisine hakaret ve küfredilmiştir. Şahıslardan biri ellerini, Saleh Kamrani'nin yüzüne bastırmıştır. Daha sonra o Evin Hapishanesinin 209. bölümüne götürülmüş ve girişte kelepçeleri çıkartılarak gözleri bağlanmıştır. Giysileri zorla çıkartılmış ve bütün eşyalarına el koyulduktan sonra o ikinci kattaki (2x1.5 m büyüklüğünde olan) 77. koğuşa götürülerek burda kendisine iki eski battaniye verilmiştir. Kapıda sadece gardiyanların içeriyi kontrol etmesine yarayan üç kol demirli küçük bir pencere olduğu belirtilmiştir. Koğuş ışığı sürekli açık olduğu ve diğer tutukluların sorgu sırasında bağırma ve konuşma sesleri geldiği için Kamrani bu süreçte uyumakta oldukça zorluk çekmiştir. O, hiç bir kitaba, gazeteye erişiminin olmadığı ve temiz hava alamadığı koğuşu küçük bir zindan olarak tanımlamıştır.

İşkence ve Kötü Muamele İddiaları
Dört gün geçince ailesi, Saleh Kamrani'nin İstihbarat Bakanlığı tarafından gözaltına alındığından emin olmuştur. 19 Haziran 2006'da İsveç'ten yayın yapan Araz Radyosuna röportaj veren Mina Esgeri, eşini 18 Haziran'da görebildiğini açıklamıştır. Bu görüşmenin 20 dakika sürdüğü ve İnkılap (Devrim) Mahkemesi gözaltı merkezinde gerçekleştiği belirtilmiştir.

Saleh Kamrani tecrit gözaltısında tutulup, eşinin tutuklanmasıyla tehdit edilmek dahil olmak üzere psikolojik işkenceye maruz kalmıştır. O ayrıca geceyarılarında uzun süreli sorgulamalara çağrılmış ve uykusuz bırakılmıştır.O 97 gün boyunca tecrit gözaltısında tutulmuştur. Açıklamalarına göre, mahkemeden tüm süre boyunca tek başına tutulması nedeniyle şikayetçi olmasını engelleyecek şekilde zaman zaman başka tutuklular onun hücresine getirilmiştirler. Raporlara göre o, eşinin tutuklanması tehditlerinin sona ermesi ve Kamrani'nin İnkılap (Devrim) Mahkemesi Savcı Ofisi 14. Şubesindeki sorgusu sırasında gözaltına alınarak ona kelepçelenmiş şekilde Evin Hapishanesine götürülen avukatı Ramin Mohammadkhani'nin (Muhammedhani) serbest bırakılması talebiyle 7 günlük bir açlık grevine girmiştir.

Saleh Kamrani, hayatının her detayıyla ilgili sorgulanarak tehdit edilmiştir. Ona karşı yöneltilen suç kanıtlarının son 15 yılın konuşmaları, röportajları ve mektuplaşmalarını, kayıtlı telefon görüşmelerini, SMS mesajlarını, aralarında kardeşininde bulunduğu şahıslardan onun hakkında işkence altında alınan ifadeleri ve hatta Saleh Kamrani'nin kravatlı bir fotografını içerdiği belirtilmiştir. O ayrıca Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları kuruluşlarıyla iletişime geçmek ve aralarında İsraillilerin de bulunduğu yabancılarla bağlantı kurmakla suçlanmıştır.

Aile Bireylerine Erişim
Raporlara göre yetkililer Mina Esgeri'ye, 10 milyon tomen (10.000 dolardan çok) kefalet ödenmesi halinde eşinin şartlı olarak serbest bırakılabileceğini söylemişlerdir. Mina Esgeri, ailenin mülk senetlerini kullanarak kefalet miktarını elde etmiştir, ancak ona bu miktarın 50 milyon tomen'e (yaklaşık 54.000 dolar) çıkarıldığı söylenmiştir. O bu miktarı ödemek için 6 Temmuz 2006'da Evin Hapishanesi'nin dışarısında beklemiş, ancak yetkililer kendisine eşini serbest bırakmak konusunda fikirlerinin değiştiğini ve gözaltı süresinin uzatıldığını söylemişlerdir. Raporlara göre o, 18 Temmuz 2006'da bütün gün Evin Hapishanesi'nin önünde eşini ziyaret etmek için beklemiş, ancak kendisine izin verilmemiştir.

O günden itibaren Mina Esgeri eşini yaklaşık iki hafta arayla bir kaç kez ziyaret edebilmiştir. Görüşmeler, Saleh Kamrani ve eşinin Farsça konuşmasını talep eden İstihbarat Bakanlığı memurları önünde gerçekleşmiş, ancak onlar bu dilde konuşmayı kesin olarak reddetmişlerdir.

Sağlık Endişeleri
Kalp kapakçığı yetersizliği problemi olan Saleh Kamrani, kalp ritminin kontrol edilmesi için düzenli olarak ilaç kullanmak zorundadır. Kalp ritminin artması, onun kalp krizi geçirmesine neden olabilir. Gözaltında kaldığı süre boyunca onun, ilaçlarına erişiminin engellendiği bildirilmiştir. 9 Ağustos'ta eşi, onun iki kez hapishane doktorları tarafından muayene edildiğini, ancak tıbbi bir koğuşa nakledilmesi talebinin hapishane yetkilileri tarafından reddedildiğini açıklamıştır. Gözaltındayken kalp ritmi yükseldiğinde, doktorunun böyle durumlarda bir kalp uzmanı tarafından muayene edilmesi tavsiyesine rağmen o, bir doktor ya da doktora danışpmadan kendisine ilaç veren bir hemşirenin bulunduğu hapishane kliniğine götürülmekteydi. Serbest bırakıldıktan sonra yapılan muayenelerde, kalp durumunun gözaltı süreci nedeniyle ağırlaştığı öğrenilmiştir.
Saleh Kamrani ayrıca açlık grevi nedeniyle mide ağrıları, diz sancıları ve bir dermatoloji tedavisi gördüğü deri döküntüsü problemleri yaşamaktadır.

Yargı Aşamaları
Temmuz ayında, Saleh Kamrani'nin dosyası Tahran'daki İnkılap (Devrim) Savcısı Ofisinin 14. Şubesi tarafından araştırılmaktadıydı. Ancak Ağustos ayında dava Tahran İnkılap (Devrim) Mahkemesi 13. Şubesine nakledilerek ilk mahkeme celsesinin tarihi 13 Eylül 2006 olarak belirlendi. Bu, Kamrani'nin, kendisiyle görüşüp dava hakkında görüşmesine izin verilmeyen diğer avukatıyla görüşme izninin verildiği ilk gün oldu. Davanın diğer celsesinin görüldüğü 18 Eylül 2006'da O "İran İslam Cumhuriyeti aleyhine veya sistem aleyhine çalışan toplulukların menfaatine propaganda yapan şahıslar üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını" öngören İran İslami Anayasasının 500. maddesine göre beş yıl ertelenen bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Her iki mahkeme celsesinde de İstihbarat Bakanlığı memurları hazır bulunmuşlardır.

Mahkeme kararı böyle açıklanmıştır: "(Murad oğlu) Saleh Kamrani'ye yönelik İran İslam Cumhruiyeti aleyhine propaganda faaliyeti suçlamaları, İstihbarat Bakanlığı raporları,14 Haziran 2006'da BBC ve VOA dahil olmak üzere yabancı radyolarla röportajları, dosyanın 72. sayfası, kendisinin sistem karşıtlarının, milli güvenliği bozanların ve etnik milliyetçilerin vekaletini kabul etmesi, dosyanın 71. sayfası, güvenlik boşluklarından çeşitli şekillerde yararlanması, İran İslam Cumhuriyeti sistemi aleyhine propaganda yapan çeşitli şahıslarla SMS görüşmeleri, davalının bu konuda itirafları ve yargı önündeki haksız ifadeleri ile diğer bulgu ve belirtiler incelenmiştir. İslami Ceza Kanunu'nun 500. maddesine göre sanık, tutuklanma süresi dahil olmak üzere bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Söz konusu ceza İslami Ceza Kanunu'nun 25. maddesine göre beş yıl ertelenmiş olup bu süreçte suçun tekrarı halinde geçerli olacaktır." Bu kararın açıklandığı mahkeme celsesinden sonra Saleh Kamrani serbest bırakılmıştır.

Mesleğini Yapmasının Engellenmesi ve Rahatsızlık Verilmesi
Saleh Kamrani'nin, serbest bırakıldıktan beri İstihbarat Bakanlığının sıkı gözetimi altında olduğu, takip edildiği ve "fena davranışlarda bulunursa" tutuklanmakla tehdit edildiği bildirilmiştir. Eşi Mina Esgeri, kardiyologunun ona iki ay dinlenmesini tavsiye ettiğini ancak şu anda kendisinde travma sonrası stres bozukluğu belirtileri görüldüğünü, gergin olduğu ve uyumakta zorluk çektiğini belirtmiştir.

Serbest bırakıldığından beri avukatlık kartına el koyulduğu için Saleh Kamrani, kendisi ve eşinin tek geçim kaynağı olan mesleğini icra edememektedir. Bu kart olmadan o mahkemeye giriş yapamamakta ve görevlerini yerine getirememektedir. Gözaltında el koyulan cep telefonu da kendisine geri verilmemiş olup kapatmak zorunda kaldığı ofisinin çalışanları kendisiyle iletişim kuramamıştırlar. Saleh Kamrani ve avukatı, telefon ve avukatlık kartının geri verilmesini talep etmiştirler, ancak bu reddedilmiştir.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucuları Deklarasyonu'nun 9. maddesine göre herkesin insan hakları ve temel özgürlükleri savunan şahıslara hukuki yardım ve nitelikli tavsiye verme hakkı vardır. Aynı Deklarasyonunun 11. maddesi, herkesin işini ve mesleğini icra etmek için biraraya gelme hakkını tanımaktadır. (bkz. BM Genel Kurulunun 53/144 sayılı kararı- 1998).

ARKAPLAN BİLGİSİ:
İran Azerbaycanlısı avukat Saleh Kamrani, 1991 yılından beri mesleğini icra etmektedir. O, kültürel ve siyasi faaliyetleri nedeniyle tutuklanan bir çok İran Azerbaycanlısının avukatlığını yapmıştır. Saleh Kamrani ayrıca İranlı Arap yazar Yusuf Azizi Bani Torof ve Fars insan hakları savunucusu Mohsen Sazegara gibi diğer etnik grupların mensuplarını da savunmuştur. O İran güvenlik güçleri tarafından, tutuklanmakla tehdit edildiği telefon görüşmeleri dahil olmak üzere bir çok kez rahatsız edilmiştir. Yaptığı telefon görüşmeleri, yazışmaları ve iletişim kurduğu şahıslar izlenmiş, eşi ve kendisi güvenlik güçleri tarafından ülkeye giriş ve çıkışlarında sorgulanarak tehdit edilmişlerdir. Kamrani'nin İran'ın dışına çıkması birkaç kez engellenmiştir. 2005 yılında o ve kardeşi, Urmiye şehrinde üç gün boyunca gözaltında tutulmuşlardır.

Saleh Kamrani ayrıca insan hakları konusunda makaleler yazmış olup avukatlar ve öğrenciler için insan hakları eğitim seminerleri düzenlenmesine yardımcı olmuştur. Saleh Kamrani'nin kardeşi Muharrem Kamrani, 30 Mart 2006'da gözaltına alınıp 19 gün boyunca tutularak işkence görmüştür (bkz. Acil Eylem Çağrısı 86/06, MDE 13/039/2006, 12 Nisan 2006)http://web.amnesty.org/library/index/ENGMDE130392006?open&of=ENG-IRN
http://web.amnesty.org/library/Index/ENGMDE130432006?open&of=ENG-IRN

İran'ın en geniş etnik azınlık topluluğu olan Azerbaycan Türkleri, çoğunlukla İslam'ın Şii mezhebine inanmakta, nüfusun %25-30'luk bölümünü oluşturmakta ve daha çok ülkenin kuzeybatısında yaşamaktadırlar. Topluma entegre olmalarına rağmen, özellikle son yıllarda, anayasal hakları olduğuna inandıkları Türkçe eğitim ve Babek Kalesi toplantıları ile Meşrutiyet Günü gibi Azerbaycan kültürel ve tarihi günlerini anmak gibi daha geniş kültürel haklar talep etmektedirler. Ancak bu talepler çoğunlukla İranlı yetkililer tarafından bastırılmaktadır. Küçük bir azınlık İran Azerbaycanı’nın İran’dan ayrılarak Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılmasını desteklemektedir. İran devlet yetkilileri Azerbaycan kültürel kimliğini ve anadili kullanım haklarını savunanlara kuşkuyla bakmakta ve onlara "pan-Türkizm yayılmacılığı yaparak ülke güvenliğine karşı eylemlerde bulunmak” gibi ucu açık suçlamalar yöneltmektedirler.

2005 yılının Haziran ayının sonlarında, Keleyber'de Babek Kalesi toplantısına katılan bir çok İran Azerbaycanlısı gözaltına alınmıştır. En az 21 kişi, "sistem aleyhine propaganda yaymak" ve "sistem aleyhine faaliyet eden topluluklar kurmak" gibi suçlamalarla yargılanarak bir kısmı ertelenen üç ay ve bir yıl arası hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Gözaltına alınanlardan bir kısmı, 10 yıl boyunca Keleyber'e gitmekten men edilmişlerdir. 31 Mart 2006 tarihinde Tebriz şehrinde yıllık bir anma töreninden sonra bir çok İran Azerbaycanlısı gözaltına alınmıştır.

12 Mayıs 2006'da resmi "İran" gazetesinde Azeri Türklerinin çoğunu rencide eden bir yayının yer almasından sonra ülkenin kuzey-batısında protesto gösterileri düzenlenmiştir. Gösterilerde yüzlerce katılımcı gözaltına alınmıştır. Bunlardan bazılarının işkence gördüğü ve tedaviye ihtiyaç duyduğu bildirilmiştir. Devlet yetkilileri 23 Mayıs'ta gazete yayınını geçici olarak durdurarak editörü ve karikatüristi gözaltına almışlardır. İran Azerbaycanlısı kaynaklar, güvenlik güçlerinin müdaheleleri nedeniyle onlarca ölü ve yüzlerce yaralı olduğunu bildirmişlerdir. İran yetkilileri genel olarak gösteriler sırasında gerçekleşen ölümleri reddetmiş, ancak bir polis memuru 29 Mayıs'ta Negede'de dört kişinin ölüp 43 kişinin yaralandığını açıklamıştır. Gözaltına alınanlardan çoğu serbest bırakılsa da, hala gözaltında tutulanlar ve gösterilerle ilgili olarak hapis ve kırbaç cezalarına çarptırılanlar vardır.

ÖNERİLEN EYLEM: Lütfen Farsça, İngilizce, Fransızca, Arapça ya da kendi dilinizde bir mektup yazarak en kısa sürede gönderin. Mektubunuzda:

- Saleh Kamrani'nin serbest bırakıldığı haberini memnuniyetle karşıladığınızı belirtin;

- Saleh Kamrani'nin, bir avukat olarak yaptığı çalışmalar dahil olmak üzere barışçıl faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınan bir vicdan mahpusu -düşünce suçlusu- olduğuna inandığınızı belirtin;

- Yetkililere ona yönelik, eğer uygulanırsa vicdan mahpusu olarak tekrar tutuklanacağı- ertelenmiş ceza hükmünü tekrar gözden geçirmeleri çağrısında bulunun;

- Yetkililere, Kamrani'nin cep telefonunu ve avukat olarak çalışmaya devam edebilmesini sağlayacak avukatlık kartını geri vermeleri çağrısında bulunun;

- Yetkililere, İran'ın BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi'nin taraf ülkelerinden biri olarak 19. Maddede herkes için tanınan ifade özgürlüğü hakkına saygı duymakla sorumlu olduklarını hatırlatın.

Devamını oku...

6 Aralık 2006 Çarşamba

İran: Uluslararası Af Örgütü Artan Sansürden Dolayı Endişeli

Uluslararası Af Örgütü Genel Bildiri
AI İndeksi: MDE 13/133/2006 (Kamusal)
Haber Servisi No: 314
6 Aralık 2006

İran: Uluslararası Af Örgütü Artan Sansürden Dolayı Endişeli

Uluslararası Af Örgütü İran'da giderek artan sansürlemeden ve devletin insan hakları savunucularına yönelik tedirgin edici tavrından dolayı derin endişe duymaktadır. İnternet sitelerine erişimin engellenmesi, site ve gazetelerin kapatılması, kitapların yasaklanması, gazetecilerin, blog yazarlarının ve hak ihlali haberlerini yayan insan hakları savunucuların tutuklanıp tehdit edilmeleri, İran yetkililerinin ifade özgürlüğüne ve bilgi,fikir ve haber alışverişi hakkına yönelik artan kısıtlama ve baskılarını göstermektedir.

Bildirinin Azerbaycanlılarla İlgili Bölümü: İnsan hakları savunucuları ve diğer aktivistler yurtdışındaki sitelere girmeleri ya da e-postayla bilgi alıp göndermeleri nedeniyle de sorgulanmakta ve cezalar almaktadırlar. Örneğin İran Azerbaycanlısı Mehdi (Oxtay) Babaei Ajabshir, 2006 yılının Temmuz ayında bir Azerbaycan kültürel toplantısına katılmadan hemen önce gözaltına alınarak Eylül'de "milli güvenlik aleyhine faaliyet eden kanunsuz muhalefet topluluklarına üyelik" suçlamasıyla altı ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Ona yönelik suçlamalar "GAMOH teşkilatının internet sitesine, söylediğine göre onların yeni bir bayrak hazırlama iddialarını protesto eden e-postalar göndermesi" ve "diğer etnik milliyetçi siteleri ziyaret ederek içeriklerini arkadaşlarına göndermesi" olarak belirtilmiştir.

Devamını oku...

Reza Abbasi: İran Azerbaycanlısı İnsan Hakları Savunucusu

AI İndeksi: MDE 13/131/2006
Tarih: 6 Aralık 2006

Reza Abbasi: İran Azerbaycanlısı İnsan Hakları Savunucusu
VİCDAN MAHPUSU - İTİRAZ DURUMU

İnsan hakları savunucusu Reza Abbasi, ASMEK (Azerbaycanlı Siyasi Mahpusları Savunma Komitesi) ve demokrasi ile insan hakları konusunda çalışmaları olan İran Mezunlar Birliği (Advar-e Tahkim-e Vahdat) kuruluşlarına üyedir.

Reza Abbasi, İnkılap (Devrim) Mahkemesinde "İran İslam Cumhuriyeti dini liderine hakaret etmek" ve "sistem aleyhine propaganda" suçlamalarıyla yargılanarak altışar ay hapis cezasına çarptırılmış olup Zenjan Merkezi Hapishanesinde bir yıl hapis cezasını çekmektedir. Uluslararası Af Örgütü Reza Abbasi'nin, İran'daki Azerbaycan toplumu adına yürüttüğü barışçıl faaliyetler nedeniyle tutuklanan bir vicdan mahpusu (düşünce suçlusu) olduğuna inanmaktadır.

Gözaltı ve Tutuklama:
Reza Abbasi, 27 Haziran 2006'da İran'ın kuzeybatısındaki Zenjan şehrinde, İstihbarat Bakanlığı ofisinde sorgulanması için yapılan sözlü çağrıları yanıtsız bırakmasının ardından gözaltına alınmıştır. O aynı zamanda 12 Mayıs 2006'da resmi "İran" gazetesinde yayınlanan ve Azerbaycanlıların çoğunu rencide eden bir karikatür nedeniyle İran'ın Azerbaycan bölgelerinde başlayan kitlesel protesto gösterilerinden sonra gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınma tarihi ayrıca 30 Haziran'da yapılacak olan Babek Kalesi toplantısından hemen öncedir. Her yıl, binlerce İran Azerbaycanlısı 9. yüzyılda yaşayan İranlı Azeri Türkü tarihi kahraman Babek Hürremdin'in doğumgününü anmak için kaleye yürümektedirler. Bu toplantılar sık sık İran yetkilileri tarafından bastırılmaktadır. Raporlara göre bu yıl memurlar, katılımları engellemek için bir çok kişiyi gözaltına almışlardır.

Reza Abbasi,gözaltına alındıktan sonra Zenjan Merkezi Hapishanesine götürülerek en az iki ay boyunca tecritte tutulmuştur. Raporlara göre o, 11 Eylül'de görülen ikinci mahkeme celsesine kadar avukatıyla iletişim kuramamıştır. Aktivistin, gözaltında işkenceye maruz kalmış olmasından endişe edilmektedir.

Adil Olmayan Yargı ve Mahkumiyet:
Reza Abbasi, 5 Eylül 2006'da Zenjan İnkılap (Devrim) Mahkemesinin Birinci Şubesinde, ailesi ve avukatının bulunmadığı kapalı bir celsede yargılanmıştır. İkinci kapalı celse 11 Eylül'de, avukat katılımıyla gerçekleşmiştir. Avukatının açıklamalarına göre Reza Abbasi, ASMEK ve çeşitli öğrenci kuruluşlarındaki faaliyetleriyle ilgili sorgulanmıştır.

Reza Abbasi, Ekim ayında "İran İslam Cumhuriyetinin başkanına hakaret etmek" suçlamasıyla altı ay ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamasıyla altı ay olmak üzere bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

Önceki Gözaltı Dönemi:
Reza Abbasi, 2 Mayıs 2004'te güvenlik memurları tarafından işyerinde gözaltına alınmıştı. Memurlar ayrıca evini arayarak yazılarına ve kitaplarına el koymuşlardı. Reza Abbasi, gözleri bağlanarak bilinmeyen bir yere götürüp orda tecritte tutulmuştur. ASMEK ve Zenjan Üniversitesi öğrenci birliğine üyeliğiyle ilgili sorgulanan aktivist 27 Mayıs 2004'te mahkemeye çıkarılarak geçici olarak serbest bırakılmıştır. Serbest bırakılmasına şart olarak, çağrıldığı takdirde sorgulanmaya gitmesi öne sürülmüştür. Raporlara göre o, bir hafta içerisinde üç kez güvenlik ofisine sorgulanmak için çağrılmıştır.

Aile Bireylerinin Rahatsız Edilmesi:
Raporlara göre, İstihbarat Bakanlığı'nın (Ettelaat) Zenjan şehrindeki ofisinin memurları Reza Abbasi'nin ailesini rahatsız etmişlerdir. Buna, yaşlı ebeveynlerinin sürekli sorgulanmaya çağrılarak Abbasi'nin durumundan hiç kimseye bahsetmemeleri konusunda uyarılmaları dahildir.

ARKAPLAN BİLGİSİ:

İran'daki Azerbaycan Toplumu:
İran'ın en geniş etnik azınlık topluluğu olan Azerbaycan Türkleri, çoğunlukla İslam'ın Şii mezhebine inanmakta, nüfusun %25-30'luk bölümünü oluşturmakta ve daha çok ülkenin kuzeybatısında yaşamaktadırlar. Topluma entegre olmalarına rağmen, özellikle son yıllarda, anayasal hakları olduğuna inandıkları Türkçe eğitim ve Babek Kalesi toplantıları ile Meşrutiyet Günü gibi Azerbaycan kültürel ve tarihi günlerini anmak gibi daha geniş kültürel haklar talep etmektedirler. Ancak bu talepler çoğunlukla İranlı yetkililer tarafından bastırılmaktadır. Küçük bir azınlık İran Azerbaycanı’nın İran’dan ayrılarak Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılmasını desteklemektedir. İran devlet yetkilileri Azerbaycan kültürel kimliğini ve anadili kullanım haklarını savunanlara kuşkuyla bakmakta ve onlara "pan-Türkizm yayılmacılığı yaparak ülke güvenliğine karşı eylemlerde bulunmak” gibi ucu açık suçlamalar yöneltmektedirler.

2005 yılının Haziran ayının sonlarında, Keleyber'de Babek Kalesi toplantısına katılan bir çok İran Azerbaycanlısı gözaltına alınmıştır. En az 21 kişi, "sistem aleyhine propaganda yaymak" ve "sistem aleyhine faaliyet eden topluluklar kurmak" gibi suçlamalarla yargılanarak bir kısmı ertelenen üç ay ve bir yıl arası hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Gözaltına alınanlardan bir kısmı, 10 yıl boyunca Keleyber'e gitmekten men edilmişlerdir.

31 Mart 2006 tarihinde Tebriz şehrinde yıllık bir anma töreninden sonra bir çok İran Azerbaycanlısı gözaltına alınmıştır.

12 Mayıs 2006'da resmi "İran" gazetesinde Azeri Türklerinin çoğunu rencide eden bir yayının yer almasından sonra ülkenin kuzey-batısında protesto gösterileri düzenlenmiştir. Gösterilerde yüzlerce katılımcı gözaltına alınmıştır. Bunlardan bazılarının işkence gördüğü ve tedaviye ihtiyaç duyduğu bildirilmiştir. Devlet yetkilileri 23 Mayıs'ta gazete yayınını geçici olarak durdurarak editörü ve karikatüristi gözaltına almışlardır. İran Azerbaycanlısı kaynaklar, güvenlik güçlerinin müdaheleleri nedeniyle onlarca ölü ve yüzlerce yaralı olduğunu bildirmişlerdir. İran yetkilileri genel olarak gösteriler sırasında gerçekleşen ölümleri reddetmiş, ancak bir polis memuru 29 Mayıs'ta Negede'de dört kişinin ölüp 43 kişinin yaralandığını açıklamıştır. Gözaltına alınanlardan çoğu serbest bırakılsa da, hala gözaltında tutulanlar ve gösterilerle ilgili olarak hapis ve kırbaç cezalarına çarptırılanlar vardır.

ASMEK, 2002 yılında kurulmuştur. Aralarında Reza Abbasi'nin de bulunduğu dört kurucu üye, faaliyetleriyle ilgili olarak 2004 yılında gözaltına alınmışlardır. Reza Abbasi 17 Aralık 2005'te Zenjan Üniversitesinde yaptığı konuşmada İranlı devlet yetkililerini ciddi şekilde eleştirmiştir.

İnsan Hakları Savunucuları:

İran yasaları ifade ve örgütlenme özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlamakta olup insan hakları savunucularının çalışmaları tehditler, saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar ve işkencelerle engellenmektedir. Anayasada örgütlenme ve "milli güvenlik"le ilgili ucu açık maddeler yer almakta ve bunlar aralarında uluslararası insan hakları yasaları tarafından korunan gazetecilik ve kamu bilgilendirme çalışmalarını engellemektedirler.

Siyasi temelli adli suçlamalar çoğunlukla insan hakları savunucularının cezalandırılmasıyla sonuçlanmaktadır. Onlar ayrıca ülkeyi terk etmekten men edilmekte ve yolculuk yasağıyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Bağımsız sivil toplum kuruşlarının kayıt aşamaları son derece karışık olup çoğu zaman reddedilmekte ve kuruluşları zorla kapatılma riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Yabancı fonlardan yardım alan kuruluşlar ise "casusluk" ve "yabancı düşman kuruluşlarla iletişim ve destek" suçlamalarıyla karşılaşma riski altındadırlar. Örneğin 2006 yılının Ocak ayında İçişleri Bakanlığı'nın "sistemi devirmeyi amaçlayan iç ve dış kaynaklardan" parasal yardım aldıkları iddia edilen sivil toplum kuruluşlarının bir listesini hazırladığı bildirilmiştir. Söz konusu kuruluşların bazılarının, eski Cumhurbaşkanı Hatemi'nin ofisinden de destek gördükleri iddia edilmiştir. İçişleri Bakanlığının bu kuruluşların faaliyetlerini kısıtlamaya hazırlandığı söylenmiştir.

ÖNERİLEN EYLEM: Lütfen Farsça, İngilizce, Fransızca, Arapça ya da kendi dilinizde bir mektup yazarak en kısa sürede gönderin. Mektubunuzda:

- Reza Abbasi'nin bir insan hakları savunucusu olarak uluslararası anlaşmalarla tanınmış ifade ve örgütlenme özgürlüğünü barışçıl şekilde kullanarak yaptığı çalışmaları nedeniyle "İran İslam Cumhuriyeti dini liderine hakaret etmek" ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" ile suçlanıp bir yıl hapis cezasına çarptırılması nedeniyle kaygılandığınızı belirtin;

- Reza Abbasi'nin bir vicdan mahpusu (düşünce suçlusu) olduğuna inandığınızı belirterek yetkilileri onu hiç bir ön koşul olmadan bir an önce serbest bırakmaya çağırın;

- Reza Abbasi'nin, Zenjan İnkılap (Devrim) Mahkemesinde kapalı celsede görülen davasının uluslararası adil yargılama standartlarına uymaması nedeniyle endişe duyduğunuzu belirtin;

- Yetkililere, aktivistin ailesi ve avukatıyla düzenli olarak görüşme ve talep ederse sağlık yardımına erişmesini sağlamaları çağrısında bulunun;

- Yetkililer tarafından korkutulup tedirgin edildikleri bildirilen ailesinin güvenliğinden endişe duyduğunuzu belirterek onlar için gereken tüm tedbirlerin alınmasını isteyin.

Devamını oku...

2 Aralık 2006 Cumartesi

İranda Azerbaycanlı aktivist Hüseyin Ahmediyan'a Mahkeme Kararı

Aşağıdaki belge İran resmi mahkeme kararının tam tercümesidir. 3 Yıl hapis cezasına mahkum edilen Güney Azerbaycanlı aktivistlerden Hüseyin Ahmediyan'a (Artum Dinç) yöneltilen suçlamalar ve sanığın özgeçmişi dikkatlerinize sunulur:

Dosaya numarasi: 85/1- 931
Yargı numarası: hükümler- 1493/01.12.2006
Yetkili makam: Tebriz İslami İnkılâp Mahkemesi 1.Şubesi
Sanık: HÜSEYİN Ahmediyan FEYZULLAH oğlu adres: PASDARAN cad. ATLAS mah. no: 39 TEBRİZ Suçlama: Rejim aleyhinde eylem İşlemler: Yukarıda belirtilmiş dosya numarasını takiben mahkeme gereken yasal işlemleri yerine getirdikten sonra yargı kararını aşağıda açıklanan şekilde belirtmektedir:

Mahkeme Kararı

NAKİ Mahmudi’nin avukatlığıyla kefalet ile geçici olarak serbest bırakılan, PASDARAN cad. ATLAS mah. no: 39 TEBRİZ sakını, okuryazar, sabıkasız, 1972 doğumlu, FEYZULLAH oğlu, HÜSEYİN Ahmediyan, 85/1- 931 numaralı ek dosyada; ülke güvenliğini tehdit etme amacıyla etnik milliyetçi örgütler kurma ve yönetmekle, protesto eyleminde orada bulunan kişileri tahrik edip heyecanlandırıcı sloganlar atıma, aktif ve etkin role sahip olduğundan dolayı, SEPAHE PASDARAN güçleri tarafından tutuklanarak ETTELAAT (İRAN İSTİHBARAT’I)GENEL MERKEZİNE gönderilmiş, yapılan araştırmalar sonucu 26.Mayıs.2006 tarihinde UN-İBNİ-ALİ (Eynalı) dağı parkında İRAN İSLAM CUMHURİYETİ’NİN kutsal bayrağını caminin üstünden aşağı alıp ona hakarette bulunmuştur. Yapılan araştırmalar sonucunda sanığın Tebriz’deki aktif etnik milliyetçilerden biri olduğu, yasadışı Azerbaycan Medeniyet Ocağı, Bağır Han Komitesi ve Kurtuluş adıyla bilinen ayrılıkçı örgütler kapsamında yakınlık duyar çevresi yaratma, üye toplama, plan ve programlaştırma, örgütlendirme, yönlendirme ve liderlik etme gibi faaliyetlerde bulunarak önemli roller üstlenmiş ve örgüt içi gizli toplantılarda örgütü uluslar arası çevrelerde gündeme getirmek için yabancı ülkelerin, örneğin İran’la düşman konumunda olan ABD ve İsrail gibi ülkelerin Büyükelçilikleri ile ilişkiye geçme önerisini veriyor ve bunun akabinde örgüt temsilcisi olarak Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyetlerine giderek oradaki ayrılıkçı ve etnik milliyetçi unsurlarla yakından görüşerek İran’da etnik milliyetçilik faaliyetleri konusu ile ilgili fikir alışverişinde bulunarak maddi ve fikri destek talep ediyor. 1999 yılında Azerbaycan Kültür Derneğinin yardımıyla Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünde eğitime başlıyor, eğitim süresi boyunca İranlı etnik milliyetçi öğrencilerin toplantı ve programlarına aktif biçimde katılarak Türk Ocakları, Türk Dünyası Araştırmalar Merkezi, Hacı Bektaşi Veli Derneği, Irak Türkmen Kültür Derneği, Genç Aydınlar Cemiyeti gibi etnik milliyetçi çevrelerle ilişki kurmuştur. İlkin raporlarların ve bölge istihbarat genel merkezinin bütünleyici araştırmaları, savcı suçlaması, savcılık temsilcisinin suçlama delilleri, avukatın savunması ve sanığın; ilkin araştırmalar, mahkeme ve savcılıktaki suçlamaya itirafı ve savunmaları esasında mahkemeye göre adı geçen sanık suçlu tanınarak İslami Ceza Kanununun 498. maddesine istinaden tutuklu saklandığı günler dâhil üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Karar açıklandıktan sonra yeniden gözden geçirilmesi istendiği takdirde yirmi gün içinde başvurularak diğer bölge istinaf mahkemelerince bakılabilir. 04.11.2006

Tebriz İslami İnkılâp Mahkemesi Birinci Şube Reisi Ali Ali Ekberi

Hüseyin Ahmediyan:
Hüseyin Ahmediyan (Artum Dinç) 23.03.1972 Tebriz doğumludur. İlkokulu Azadi, ortaokulu Seyyidüşşüheda ve liseyi, Vilayet düz lisesi ve Talegani meslek eğitim lisesine geçerek Tebriz’de bitirdi. 2004’te Hacettepe Üniversitesi sosyoloji bölümünden mezun oldu. 2006’da yine aynı üniversitede aynı bölümde yüksek lisans okuma hakkını kazandı. Artum Dinç ta 1989 lise son yıllarından kendi kültürünün; dilinin, tarihinin, yurdunun ve değerlerinin Fars Faşist ve şovenistleri tarafından asimilasyon politikalarına tabi tutulmuş olduğunu ayırt etmiş, kendi kültürel değerlerini yaşatmaya ve kimliğini koruyarak sürdürmeğe çaba göstermiştir. O, aynı yılların devamında Azerbaycan Türk Kültürüne edebiyat, musiki ve tarih alanlarında derin ve etkili katkılarda bulunmuş Sayın Hasan Azerbaycan, Ali Taşkın, Prof. Dr. M. T. Zehtabi (Kirişçi) vs. gibi ünlü halk aydınlarının yanında kendi kültürünün farklı boyutlarını öğrenmiş ve öğretmiştir. Artum Dinç 1990’lardan itibaren fikir arkadaşlarıyla beraber Azerbaycan Türk Kültürünün devamlılığı uğruna birçok kültürel etkinlik ve organizasyonlarda ciddi ve mesuliyetli roller üstlenmiştir. 1993–98 yılları arasında kendi dava arkadaşlarıyla birlikte Güney Azerbaycan’ın dört bir yanını gezerek kendi kültür coğrafyasını yakından tanımaya ve milli kimlik şuurunu yaymaya çalışmışlardı. Azerbaycan Türk milli kimliğinin Fars faşist ve şovenistleri tarafından imhaya uğratıldığını fark eden Artum ve arkadaşları yeni devirde milli kültürün devamlılığını sağlayabilmek amacıyla teorik düşünce temellerini atabilecek ve çerçevesini çizebilecek gereken beyin kadrosu ekibini geliştirmek için kısmen yurtdışı üniversitelerde sosyal bilimlerde eğitim görme amacıyla kendi yurtlarından hicret ettiler. Bu görev rahmetli Prof. Dr. M. T. Zehtabi ve arkadaşları tarafından gençlere sürekli tavsiye edilmekteydi.

Artum Dinç ve arkadaşları genellikle Orta Doğu ve Kafkaslarda özellikle de Güney Azerbaycan’da özgürlük ve demokrasinin gelişmesi uğruna kendilerinin geliştirdikleri özgün yöntemlerle bütün imkânsızlıklara karşın yılmadan mücadele vermişler. Artum Dinç arkadaşlarıyla birlikte Tebriz ve Güney Azerbaycan’ın diğer şehirlerinde insan hakları, bireysel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ile ilgili konuları halka tanıtma ve anlatma amacıyla sürekli konferanslar düzenleyip ilgili çevrelerle sağlam ilişkiler kurmuşlar. Artum Dinç ve arkadaşları Şovenist Fars rejiminin Azerbaycan Türklüğü ve İran Milletler Hapishanesinde esir düşmüş diğer milletlere karşı yürütülen kültürel imha politikalarını provoke ederek Fars Şovenizmini bir hayli rahatsız etmişlerdi. Fars Faşizminin ırkçı ve ayrımcı politikalarını, topladıkları objektif verilere dayanarak açıklar halkı başlarına getirilenlerden haberdar ederler. Bu konularda bölgesel çalışmanın yanı sıra güçlerinin yettiği kadar uluslar arası kuruluşları da İran Fars Faşist ve Şovenist rejiminin yaptığı insanlık dışı davranışlardan haberdar etmişlerdi. Bütün bunları yaparken de gündeme gelmeme prensibine bağlı kalırlar. Onların nezdinde iş görmek, sorunlara pratik çözüm getirmek başlıca öncelik ve özelliktir. Artum Dinç Son yıllarda (Güney) Azerbaycan Türk Kültürünün devamlılığını engelleyen sorunlar üzerinde sosyolojik değerlendirmeler yapıp projeler geliştirmekteydi.

22 Mayıs 2006’da Güney Azerbaycan’ın kimlik ve kültürel değerlerini yaşatma savaşımı yeni bir safhaya gelmesiyle beraber Faşist Fars rejiminin karşı saldırıları tüm çirkinlikleriyle kat kat artmıştır. Güney Azerbaycan Türklüğünün kırılmaz iradesini kırmak için şovenist Fars rejimi çok yönlü sosyal, ekonomik, politik, hukuksal ve psikolojik bir yıkım savaşı başlatmıştır. Bu vahşi ve insanlık dışı eylemler esnasında özgürlük ve eşitlik uğruna, kendi ilkel haklarını kullanmak isteyen Güney Azerbaycan Türkleri, faili meçhul cinayetler, işkencelere, hapislere, işten atılmalara, sürekli gözaltı tutulmalara, hakaretlere vs. kurban gitmekteler. Artum Dinç (Hüseyin Ahmediyan) da faşist Fars rejiminin azgın gözünden kaçmayan, suç işlemeden suçlu sayılan hedeflerden biridir.

Devamını oku...