29 Haziran 2006 Perşembe

Babek Kalesi toplantılarına yönelik kısıtlamalar

Uluslararası Af Örgütü Genel Bildiri
AI İndeksi: MDE 13/074/2006 (Kamusal)
Haber Servisi No: 168
29 Haziran 2006

İran: Yetkililer Babek Kalesi toplantılarına yönelik kısıtlamaları kaldırararak İran'daki Azeri Türklerinin insan hakları ihlallerini durdurmalı

İran'daki Azeri Türklerinin her yıl 30 Haziran'da yapılan Babek Kalesi kültürel toplantısı yaklaşırken, Uluslararası Af Örgütü İran yetkillerini toplantıya yönelik kısıtlamalara son vermeye çağırmaktadır. Ayrıca, yetkililer bir an önce İran'ın Azeri Türk topluluğuna (kimi zaman İran Azerbaycanlıları olarak anılırlar) yönelik İranlı güvenlik güçleri ve diğer yetkililer tarafından uygulanan insan hakları ihlallerini durdurmalıdır.

İran'ın en geniş etnik azınlık topluluğu olan Azerbaycan Türkleri nüfusun %25-30'luk bölümünü oluşturmakta ve çoğunlukla ülkenin kuzeybatısında yaşamaktadırlar. İrandaki Azerbaycanlıların çoğu, ülkede yaygın olan Şii mezhebine inanmaktadırlar. Onlar dini azınlıklardan daha az ayrımcılık görmelerine ve ülke ekonomisine entegre olmalarına rağmen, Türkçe eğitim ve Babek Kalesi toplantıları ile Ekim ayında kutlanan Meşrutiyet Günü gibi Azerbaycan kültürel ve tarihi günlerini anmak gibi daha geniş kültürel haklar talep etmektedirler. Küçük bir azınlık İran Azerbaycanı’nın İran’dan ayrılarak Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılmasını desteklemektedir. İran devlet yetkilileri Azerbaycan kültürel kimliğini ve anadili kullanım haklarını savunanlara kuşkuyla bakmakta ve onlara "pan-Türkizm yayılmacılığı yaparak ülke güvenliğine karşı eylemlerde bulunmak” gibi ucu açık suçlamalar yöneltmektedirler.

Babek Kalesi toplantıları son altı yıldır İran'ın kuzeybatısındaki Keleyber kasabasının Babek (Bezz) kalesinde gerçekleşmektedir. Her yıl, binlerce Azeri Türkü Keleyber'de toplanmakta ve 9. yüzyılda yaşayan İranlı Azeri Türkü tarihi kahraman Babek Hürremdin'in doğumgününü anmak için kaleye yürümektedirler. Bu toplantılar sık sık İran yetkilileri tarafından bastırılmaktadır. Örneğin 2005 yılında onlarca katılımcı gözaltına alınmış ve en az 21 kişi, -bir kısmı ertelenen- bir yıla kadar hapis cezalarına çarptırılmıştı.

12 Mayıs 2006'da resmi "İran" gazetesinde Azeri Türklerinin çoğunu rencide eden bir yayının yer almasından sonra ülkenin kuzey-batısında protesto gösterileri düzenlendi. Devlet yetkilileri 23 Mayıs'ta gazete yayınını geçici olarak durdurarak editörü ve karikatüristi gözaltına aldılar. Tahran ve Tebriz'deki Azeri Türkü öğrenciler tarafından başlatılan protestolar kısa sürde bütün Azerbaycan şehirlerine yayıldı. 22 Mayıs'ta Tebriz şehrinde büyük bir gösteri düzenlendi ve diğer günlerde de benzer gösteriler yapıldı. Bu protestoların büyük çoğunluğu barışçıldı, ancak bazılarında devlet binaları ve arabalarına saldırılar yapıldı. Bazi İranlı Azeri Türkü kaynaklar bu saldırıların devlet ajanları tarafından yapıldığını belirttiler. İran devleti ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ve diğer dış güçleri, huzursuzluğu tahrik etmekle suçlasa da ABD bunu reddetti.

Raporlara göre İran yetkilileri, gösterileri bastırmak için ölümcül ateş açma ve darp etme dahil olmak üzere orantısız güç kullandılar. Uluslararası Af Örgütü, yedisi Tebriz ve ondördü Negede (Azeri Türkleri tarafından Sulduz olarak bilinir) şehirlerinden olmak üzere gösterilerde öldürülen 27 kişinin isimlerine ulaşmıştır. Bunlardan biri olan 26 yaşındaki Celil Abedi 25 Mayıs'ta Meşkinşehr'de (Azeri Türkçesinde Hıyav) bir gösteri sırasında İran İstihbarat servisinin bir memuru tarafından başının solundan vurularak, tedavi izni verilmeden ölüme terkedilmiştir. Raporlara göre ailesinin cenaze törenini bir camiide düzenlemesi engellenmiş ve sadece bir kaç kişinin cenaze töreninde bulunmasına izin verilmiştir. İran yetkilileri genel olarak gösteriler sırasında gerçekleşen ölümleri reddetmiş, ancak bir polis memuru 29 Mayıs'ta Negede'de dört kişinin ölüp 43 kişinin yaralandığını açıklamıştır.

Yüzlerce, hatta binlerce katılımcı gösterilerle ilgili olarak gözaltına alınmıştır. Uluslararası Af Örgütü bunlardan yaklaşık 200'ünün isimlerine ulaşmıştır. 23 Haziran'da Doğu Azerbaycan Adalet Bakanlığı Ofis Başkanı Hüccetül-islam Ağazade, 330 kişinin Tebriz'de gözaltına alındığını, bunlardan bir kısmının serbest bırakılıp diğer 85 kişinin daha sonra mahkemeye çıkarılacağını basına açıklamıştır. O, "karışıklıklarda büyük rol oynayan 20-25 kişinin gözaltına alındığını, bunların bir kısmının Bahai dinine mensup, bir kısmının Tudeh Partisi üyesi (komünist) ve ikisinin İsrail'le bağlantıları olduğunu" söylemiştir.

Protestocuların bir çoğu serbest bırakılmış olsa da aralarında Çengiz Bakhtaver, Dr. Ahmed Gholipur Rezai (Dr. Heyderoğlu olarak tanınıyor), Hasan Ali Hajabollu (Hasan Erk olarak tanınıyor) ve 22 Mayıs'ta Tebriz gösterisinden sonra gözaltına alınanlar dahil olmak üzere hala gözaltında tutulanlar vardır. 65 yaşındaki iş adamı ve tanınmış Tebrizli müzisyen Hasan Demirçi ve oğlu Babek, 26 Mayıs'ta evlerinde gözaltına alınmıştırlar. Ayrıca 28 Mayıs'ta gözaltına alınan Gulam Rıza Emani'nin açlık grevi başlattığı rapor edilmiştir. Bu mahpusların bir kısmı ya da tamamı Tahran'ın Evin Hapishanesine nakledilip sorgulanmış olsalar da şu anda nerde tutuldukları belli değildir. Raporlara göre mahpusların bir kısmı işkenceye maruz kalmıştır, bunlardan Parsabad (Azeri Türkçesinde Muğan) şehrinde gözaltına alınan Davud Maghami'nin tedaviye ihtiyaç duyduğu bildirilmiştir. O daha sonra serbest bırakılmıştır.

Gözaltına alınan diğer tanınmış Azeri Türk aktivistlerden biri olan Abbas Lisani (Leysanlı) 3 Haziran'da, Erdebil'de güvenlik memurları tarafından darp edildiği gösteriden bir hafta sonra evine dönerken gözaltına alınmıştır. Raporlara göre açlık grevinde olan aktivistin sağlık durumu endişe yaratmaktadır. Evinin telefon bağlantılarının, büyük ihtimalle eşinin onun durumuyla ilgili açıklamalar yapmasına engel olarak kesilmiştir. Abbas Lisani, Azeri Türk toplumu adına yaptığı siyasi faaliyetler nedeniyle 2003 ve 2005 yılları Babek Kalesi toplantıları dahil olmak üzere bir kaç kez tutuklanmıştı. O ayrıca 2004 yılının Haziran ayında Erdebil'in Serçeşme Camiisinde Azeri Türklerinin oturma eylemi sırasında gözaltına alınarak şiddetli işkencelere maruz kalmıştı.

Bu yılın Babek Kalesi toplantısı öncesinde İran güvenlik güçlerinin, katılımı engellemek için bir çok kişiyi gözaltına aldıkları bildirilmiştir. Bunlardan bir iolan Ekber Qorbani, 26 Haziran'da Erdebil'deki işyerinde sivil giyimli memurlar tarafından gözaltına alınmıştır. O daha önce de böyle insanlar tarafından Erdebil'deki gösterilere katılmamasıyla ilgili tehdit edilmiştir. Siyasi aktivist İbrahim Caferzade ise aynı gün Hoy şehrinde İstihbarat Bakanlığı tarafından çağrıldığında gözaltına alınarak ertesi gün serbest bırakılmıştır. 27 Haziran'da ASMEK (Azerbaycanlı Siyasi Tutukluları Savunma Komitesi) ve Birlik kuruluşu (Daftar-e Tahkim-e Vahdat) üyesi Reza Abbasi, Zenjan şehrinde İstihbarat Bakanlığı ofisi tarafından sorgulanması için yapılan çağrıları yanıtsız bırakarak gözaltına alınmıştır. Aynı gün, Çengiz Bakhtaver'in kardeşi olan Cihanbakhş Bakhtaver, Tebriz'deki evinde, kitaplarına ve diğer kişisel eşyalarına el koyan İstihbarat Bakanlığı memurları tarafından gözaltına alınmıştır. 27 Haziran'da, kapatılan Peyam-e Sulduz (Sulduz'un Sesi) gazetesinin müdürü İsa Yeganeh, Negedeh (Sulduz) şehrinde gözaltına alınmıştır. Ayrıca Tebriz'de Sayed Mehdi Sayedzadeh gözaltına alınmış ve Miyandoab'da Mayıs ayaklanmalarından sonra gözaltına alınan beş kişi serbest bırakılmıştır.

Uluslararası Af Örgütü, İran yetkililerinin adli suç şüphelilerini yargılama sorumluluğunu tanımaktadır. Ancak kuruluş, gözaltına alınanların barışçıl ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kullanmaları ya da İran'daki Azeri Türk topluluğu adına yaptıkları barışçıl siyasi faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınan vicdan mahpusları (düşünce suçluları) olmasından endişe etmektedir.

Uluslararası Af Örgütü İran yetkililerini;

Babek Kalesi toplantılarına yönelik kısıtlamalarla ilgili uluslararası insan hakları standartlarını dikkate almaya ve kolluk kuvvetlerinin Birleşmiş Milletler Yasa Uygulayıcılarının Davranış Kuralları anlaşmasına uyduklarını garanti etmeye çağırmaktadır.

Bütün vicdan mahpuslarını hiç bir ön koşul olmadan bir an önce serbest bırakmaya çağırmaktadır. Tanınabilir adli bir suçla adaletli bir şekilde yargılanmadıkları takdirde gözaltındaki herkes serbest bırakılmalıdır.

Bütün tutukluların avukat tuma, aileleriyle görüşme ve talep ederlerse sağlık yardımına ulaşma haklarını tanımaya çağırmaktadır.

Tüm işkence ve kötü muamele iddialarını bir an önce ayrıntılı ve bir şekilde araştırmaya ve bulguları kamuyla paylaşmaya çağırmaktadır. İnsan hakları ihlallerinden sorumlu tutulan şahıslar yargı önüne çıkarılmalı ve işkence ile kötü muamele mağdurlarına tazminat ödenmelidir.

Yargı süreçlerinin minimum bir standart olarak BM Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar sözleşmesinin ilgili maddelerine uyduğunu garanti etmeye çağırmaktadır.

Bütün öldürülme ve yargısız infaz olasılıklarını adil ve BM Yargısız ve Keyfi İnfazları Araştırma ve Engelleme Prensiplerine uygun olarak araştırmaya ve insan hakları ihlallerinden sorumlu olan güvenlik memurlarını adil şekilde yargılamaya çağırmaktadır.